Delilsiz hırsızlık suçlaması, mağdurlarını bazen sanık durumuna sokarken bazen de kişilik haklarına saldırı mahiyetinde gerçekleşebilmektedir. Her iki durumda da hırsızlık gibi bir iftiraya maruz kalan kişilerin büyük üzüntü yaşadıkları yadsınamaz bir gerçektir.
Delilsiz hırsızlık suçlamasına muhatap olan kişiler hakkında ceza davası açılmış ve yargılama sonunda bu kişilerin hırsızlık suçunu işlediklerine dair şüpheden uzak, kesin ve somut delil bulunamamış ise mahkemenin beraat kararı vermesi gerekir. Beraat kararı sonrası hakkında delilsiz hırsızlık suçlaması yapılan kişiler, hırsızlık suçlaması yapan kişilere karşı iftira suçundan suç duyurusunda bulunabilirler.
Bunun yanında delilsiz hırsızlık suçlamasında bulunulmuş ise kişilik haklarına saldırıda bulunulan kişi veya kişiler, ceza davası olsun veya olmasın suçlamayı yapan kişiye yönelik olarak maddi ve manevi tazminat davası açma hakkına sahiptir. Mahkemeler, bu tarz tazminat davalarında Anayasa ve yasalarda yer alan ‘şikayet hakkı’ ile ‘kişilik hakları’ denkleştirerek adil bir çözüme ulaşmaya çalışırlar.
Delilsiz Hırsızlık Suçlaması Yargıtay Kararları
Yazımızda Yargıtay ilgili ceza ve hukuk daireleri tarafından delilsiz hırsızlık suçlamasına muhatap olmuş kişiler hakkında hırsızlık suçundan yargılandıkları ceza mahkemelerinin ve tazminat davası açmaları durumunda asliye hukuk mahkemelerinin bakış açısı yansıtılmaya çalışılacaktır.
Delilsiz Hırsızlık Suçlaması Sonrası Verilen Beraat Kararları
Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 2018/5124 sayılı kararı, Suça sürüklenen çocuğun aşamalarda alınan savunmalarında ısrarla suçu kabul etmediği, şikayetçinin beyanlarına göre, kimliği tespit edilemeyen bir kişinin yolda yürüyen şikayetçinin arkasından yaklaşarak elindeki cep telefonunu hızla kapıp kaçtığı, şikayetçinin de bu kişinin peşinden koşmaya başladığı, ara sokak başına geldiğinde ise telefonu kapıp kaçan kişi ve 4 kişinin daha koştuğunu görerek içlerinden suça sürüklenen çocuğu yakaladığı, şikayetçinin telefonu çalan kişiyi kovalamaya başladığı ilk anda suça sürüklenen çocuğu olay yerinde görmediği, ara sokak başına geldiğinde yolda koşan kişiler arasında gördüğünün anlaşıldığı olayda, şikayetçinin telefonu çalan kişiyi kovalarken ara sokağa girdikten sonra suça sürüklenen çocuğu da sokakta koşarken görmesi dışında, suça sürüklenen çocuğun atılı suça iştirak ettiğine dair mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve somut delil bulunmadığı gözetilmeden suça sürüklenen çocuğun beraati yerine, yazılı biçimde mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 2016/10907 sayılı kararı, Dosya kapsamına göre; suç tarihinden önce Turkcell baz istasyonunda çalıştığı belirtilen sanık …’ün yakalandığında suçunu kabul ederek yakalandığı olay dışında 19 tane daha benzer olaya karıştığını ve adreslerini verdiği Turkcell baz istasyonlarından kablo çaldığını söylemesi ve kovuşturma aşamasında kabul etmediği müdafisiz alınan kolluk ifadesindeki kabulü dışında sanığın yüklenen suçu işlemediğine yönelik savunmasının aksine, mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, somut ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine, yazılı biçimde mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Yargıtay 17. Ceza Dairesinin 2018/3130 sayılı kararı, Suça sürüklenen çocuk …’un tüm aşamalarda atılı suçlamaları kabul etmediği, suça sürüklenen çocuğun atılı suçu işlediğine ya da işlenmesine yardım niteliğinde sayılabilecek eylemde bulunduğuna dair diğer sanık…’in soruşturma aşamasında, kollukta müdafii varken suça sürüklenen çocuk …’a yönelik atfı cürüm niteliğinde kalan anlatımları dışında, hükümlülüğüne yeterli hukuka uygun, kuşkudan uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı kanıt bulunmadığı gözetilmeden, üzerine atılı hırsızlık suçundan beraati yerine, yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2020/499 sayılı kararı, Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; 06.06.2011 tarihinde Mengen ilçesi …. köylerinde, 10.06.2011 tarihinde ise Mengen ilçesi …. köyünde bulunan ….’ye ait telefon hatlarının bağlı bulunduğu kabloların kesilerek çalınması olayına ilişkin 19.06.2011 tarihinde kablolar ile birlikte yakalanan sanık …’in, atılı suçları sanık … ile birlikte işlediklerine dair somut hiçbir delille desteklenmeyen ve suç atmadan öteye geçmeyen beyanı dışında, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığının anlaşılması karşısında, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Delilsiz Hırsızlık Suçlaması Sonrası Açılacak Tazminat Davası
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2014/8895 sayılı kararı, dava, haksız şikayet nedeni ile manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istem kısmen kabul edilmiş; karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalının, Karşıyaka 5.Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki yargılama sırasında duruşma salonunda bulunan müvekkilinin cüzdanını çalan kişi olduğunu beyan ettiğini, müvekkilinin olay yerinde bulunmadığı sabit olduğundan beraat kararı verildiğini, müvekkilinin söz konusu dosya nedeniyle haksız olarak tutuklandığını, müvekkilinin şüphelinin iftirası sonucu psikolojisinin bozulduğunu ileri sürerek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, müvekkilin davacıya direk bir ithamı ve teşhisi olmadığını, müvekkilin çantasının bindiği takside taksi şöforü tarafından çalındığını, anayasal hakkını kullanıp şikayetçi olduğunu, şöforü tarif ettiğini, davacının adını vermediğini, karakolda yaptırılan teşhiste benzediğini söylediğini, iftira suçundan müvekkilinin bereat ettiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davalının, davacının manen yaralanmasına sebebiyet verdiği kabul edilerek istemin kısmen ödetilmesine karar verilmiştir.
Karşıyaka 5.Asliye Ceza Mahkemesi’nin dosyasında; davacı hakkında müştekiler, C.. Ö.., M..N.. ve Ş.. G.. nin şikayeti üzerine hırsızlık suçundan dava açıldığı, delil yetersizliğinden davacının bereatine karar verildiği görülmüştür.
Karşıyaka 3.Asliye Ceza Mahkemesi’nin dosyasında; davalı hakkında davacıya yönelik iftira suçunun işlediği gerekçesi ile kamu davası açılmış, mahkemece; davalının mağdur olduğu olayda suç tarihi itibariyle 83 yaşında olması, sarı taksinin yolda mağduru görmesi üzerine durarak arabaya ısrarlı bir şekilde davet etmesi, Bostanlı pazarına getirdiğinde ise arabanın ön tarafına koyduğu cüzdanın taksici tarafından alınması, aynı tür olayın arka arkaya başkalarına karşı da olması ve mağdurlardan bir kısmının davacıyı teşhis etmeleri ve bunun basında da yer alması, olayın mağduru olan davalının da bu yöndeki şikayetini iletmesi, duruşmada ise şahısla karşılaştığında iyi niyetini göstererek kesin olarak emin olmadığını beyan etmesi, başka bir müştekinin davacıyı birkaç kişi arasından teşhis etmesi karşısında, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden davacının hırsızlık suçundan beraatine; davalının iftira atmasının ise yargılama boyunca alınan ifadeleri incelendiğinde söz konusu olmadığı, davalının şikayet hakkını kullandığı gerekçesi ile davalının iftira suçundan bereatine karar verilmiştir.
Bu kapsamda, yukarıda belirtilen dosyalar nazara alınarak davacı hakkındaki şikayet bir bütün olarak değerlendirildiğinde, iddialar konusunda zayıf ta olsa bazı somut belirtiler (emareler) bulunduğu; şikayetin, olağan kuşku üzerine ve somut belirtilere dayandırılarak yapıldığı sonucuna varmak gerekir.
Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, davalının tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2014/3706 sayılı kararı, Davacı, kardeşi davalı tarafından kendisine ait ambarın kapısının kırılarak ambarın içerisinde bulunan 30 ton civarında arpa, 1 adet su motoru ve 200 adet kavak örtü ağacının çalındığı iddiası ile kendisi ve diğer kardeşleri A..K.. tarafından hırsızlık suçlamasıyla şikayetçi olduğunu ve yapılan soruşturma sonucunda hakkında takipsizlik kararı verildiğini, davalının ise anılan eylemi nedeniyle iftira suçundan cezalandırılmasına karar verildiğini belirterek, uğradığı manevi zararın davalıya ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı ise, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme, davacının dava konusu olay nedeniyle manen zarara uğradığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, davalı tarafından davacı ve dava dışı diğer kardeşi hakkında kendisine ait ambarın kapısının kırılarak ambarın içerisinde bulunan 30 ton civarında arpa, 1 adet su motoru ve 200 adet kavak örtü ağacının çalındığı iddiası ile şikayetçi olduğu, bunun sonucunda Aksaray C. Başsavcılığı’nın dosyasında, soyut iddia dışında delil bulunmadığı gerekçesiyle davacı ve diğer şüpheli hakkında Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verildiği ve Savcılık tarafından davalı hakkında suçun maddi delillerini uydurarak davacı ve diğer şüpheliye iftira ettiği gerekçesiyle cezalandırılması istemiyle ceza davası açıldığı, hakikaten de soruşturma dosyasının incelenmesinde Jandarma tarafından suç mahallinde yapılan araştırmada suç mahallinin tavan ve duvarlarının örümcek ağı ile kaplı olduğu, çok eski zamandan kalmış ve çürümüş arpa kalıntılarının bulunduğu ve içeride çok sayıda kiremit ve kesilmiş ağaç olduğu ve hırsızlık yapıldığına dair herhangi bir iz ve emarenin bulunmadığının tespit edildiği ve Aksaray 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin dava dosyasında da davalının suçun maddi delillerini uydurarak davacılara hırsızlık suçunu isnad ettiğinden bahisle iftira suçundan cezalandırılmasına karar verildiği ve dava dosyasında dinlenen tanıkların ifadelerinde de ambarın kapısının davacı tarafından kırıldığı esnada olay yerinde bulundukları ve davalının iddia ettiği malzemelerin ambarda bulunmadığını beyan ettikleri anlaşılmakla, davalı her hangi bir malının hırsızlanmadığını bildiği halde suç uydurarak davacıyı zararlandırma ve iftira kastıyla hareket etmiş olup, davacının uğradığı manevi zarardan sorumludur.
Şu durumda yerel mahkemece, açıklanan olgu ve ilkeler gözetilip davalının eyleminin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılarak, davacı yararına somut olaya uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Hırsızlık suçu ve delilsiz hırsızlık suçlaması ile ilgili olarak Ceza Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirsiniz.