Dolandırıcılık Şikayete Bağlı Mı?

Dolandırıcılık şikayete bağlı bir suç değildir. Savcılık, dolandırıcılık suçunun işlendiğini öğrenir öğrenmez kendiliğinden soruşturma işlemlerine başlar. Savcılık yaptığı soruşturma neticesinde dolandırıcılık suçunun işlendiği yolunda ciddi emarelere ulaşırsa kamu davası açar.

Dolandırıcılık şikayete bağlı olmadığı için doğal olarak kanunda öngörülmüş bir şikayet süresi de yoktur. Bunun yanında dolandırıcılık suçunun mağduru ilerleyen süreçte şikâyetinden vazgeçse dahi soruşturma kapanmaz. Yargılama aşamasında ise duruşmaya devam edilir ve Hâkim suçun işlenip işlenmediği yönünde bir karar verir.

Dolandırıcılık suçunun zamanaşımı süresi en az 8 yıl olması nedeniyle 8 yıl içinde dolandırıcılık eyleminin savcılığa bildirilmesi gerekir. Aksi takdirde şüpheliler hakkında dolandırıcılık suçundan işlem yapılamaz.

Basit dolandırıcılık suçunda taraflar arasında uzlaştırma işlemlerinin yürütülmesi gerekir. Taraflar arasında uzlaşma sağlanamaması halinde soruşturmaya devam edilir.

Dolandırıcılık Suçunun Şartları Nelerdir?

Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlanması durumunda dolandırıcılık suçunu gerçekleşmiş kabul edilir.

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için, bazı unsurların gerçekleşmesi şarttır. Bunlar,

* Failin hileli hareketler ile eylemini gerçekleştirmesi,

* Bu hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması,

* Failin, mağdurun veya başkasının zararına, kendisinin veya başkasının yararına haksız bir fayda elde etmesi gerekmektedir.

Dolayısıyla, mağdura uğradığı zarar ile failin hareketi arasında uygun bir illiyet ilişkisi yoksa ya da hileli davranış, normal bir insanı aldatacak nitelikte değil ise, daha doğrusu basit bir yalandan ibaretse bu durumda dolandırıcılık suçu meydana gelmez.

Görüldüğü gibi, dolandırıcılık suçu da malvarlığına karşı işlenen bir suç olmasına rağmen aldatma üzerine kurulmuş olması yönüyle, hırsızlık, güveni kötüye kullanma gibi diğer suçlardan ayrılmaktadır.

Dolandırıcılık suç işlenirken, mağdurun malvarlığının zarar görmesi yanında, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi aldatıcı davranışlarla yanıltılmaktadır.

Bu itibarla, tek başınafailin yalan söylenmesi, dolandırıcılık suçunun hile unsuru yönünden yeterli kabul edilemez. Bu yalanın, mağdurun, söylenen sözü veya yapılan davranışı inceleme irade ve isteğini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması gereklidir. Bunun yanında, hilenin aldatıcı kabul edilebilmesi için, bazı durumlarda failin eylemine bir takım dış hareketlerin eklenmiş olması da gerekmektedir.

Aksi halde aldatıcılık niteliği bulunmayan söz ve davranışlar kamu düzenini bozacak nitelikte kabul edilmediğinden hukuki ihtilaf kapsamında değerlendirilmekte ve bu eylemler ceza kanununun konusunu oluşturmamaktadır.

Hilenin aldatıcı bir yalan olup olmadığı ise hâkim tarafından somut olayın özellikleri göz önünde tutulmak suretiyle belirlenmektedir. Bu itibarla, mağdurun olayı algılama biçimi, mağdurun eğitimi, yaşı gibi kişisel özellikleri yanında, failin hileli davranışının yöntemi, hile için kullanılan araç ya da belgelerin özellikleri bütün olarak hâkim tarafından değerlendirilir.

Dolandırıcılık Suçunun Cezası Ne Kadardır?

TCK’nın 157. maddesine göre, dolandırıcılık suçunun basit halini işleyenler bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Nitelikli dolandırıcılık suçu ise TCK’nın 158. maddesinde düzenlenmiştir. Dolandırıcılık suçunu kanunda belirtilen şekillerden birisiyle işleyen kişiler üç yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.

Dolandırıcılık suçu, dinin istismar edilmesi, mağdurun içinde bulunduğu zor durumdan yararlanılması, bilişim sistemlerinin kullanılması, mağdurun algılama yeteneğinin zayıflığından faydalanılması, kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılması gibi yöntemler ve şekillerde işlenirse fail nitelikle dolandırıcılık suçundan yargılanır.

Yargıtay 23. Ceza Dairesi 22.12.2016 tarih ve 2016/11042 sayılı kararında, sanığın, suç tarihinde, daha önceden tanıdığı olan, algılama yeteneği zayıf ve %99 oranında özürlü olan mağduru aldatarak, özürlü maaşını PTT şubesinden çektirerek almasını kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturacağını belirtmiştir.

Örneğin, Yargıtay 23. Ceza Dairesi, 20.06.2012 tarih ve 2012 / 39544 sayılı kararında, sanığın hayali bir yaratık ile işbirliği yaptığı, kendisine yapılacak yardımların Allah’a borç verme kabilinden sayılacağı gibi yalanlarla mağdurları aldatmasını ve kendisine para gönderilmesini sağlamasını dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturacağını kabul etmiştir.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2014/15973 sayılı kararında, sahte nüfus cüzdanı ve tapu belgesi kullanılarak eylemin gerçekleştirilmesi karşısında, sanıkların eyleminin kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna hükmetmiştir.

İnternetin daha yoğun kullanılmasıyla birlikte dolandırıcılık suçunun her geçen gün yeni yöntemlerle işlenir hale gelmiştir. Buna bağlı olarak mağdur sayısı artmaktadır. Dolandırıcılık suçunun failleri ise tespit edilmeyecekleri düşüncesiyle daha da cesaretli bir şekilde bu suçu işlemeye devam etmektedirler.

Dolandırıcılık suçunun mağduru olunması ya da bu suçu işlemediği halde sanık durumuna düşülmesi halinde olayın seyri ve olaya etki eden faktörler ayrıntılı bir şekilde, mevcutsa delilleri ile birlikte adli makamlara aktarılmalıdır. Bu noktada Yargıtay kararlarını emsal göstermek hakkın savunulması açısından anahtar role sahip olabilecektir. 

Bu itibarla, hak kaybına uğramamak için dolandırıcılık suçlarına vakıf tecrübeli ceza avukatının hukuki yardımı önem taşımaktadır.

Dolandırıcılık suçu ile ilgili her türlü hukuki probleminizde Ceza Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirsiniz.