Evlilik ilişkisi, özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebepleri bulunması halinde çekişmeli boşanma davası açılarak mahkeme kararı ile sona erdirilebilir. Boşanma davası ile sadece eşlerin ayrılması değil, nafaka, maddi ve manevi tazminat, velayet, ziynet eşyalarının durumu ve ev eşyalarının paylaşımı gibi birçok meselenin de çözümü sağlanmaya çalışılır.
Özel boşanma sebepleri bulunması halinde, eşlerin kanunda belirlenen durumları ispat etmesi boşanma için yeterlidir. Genel boşanma sebeplerinde ise eşlerin kanunda belirlenen hususları ispat etmesinin yanında bu durumların diğer eş için ortak hayatı çekilmez hale getirip getirmediği de hâkim tarafından araştırılması gerekir.
Dolayısıyla boşanmak isteyen eş özel boşanma sebepleri varlığını ispat ederse hâkim boşanma ya da ayrılık kararı vermek zorundadır. Bu nedenle, özel boşanma nedenlerine dayanan eş, bu durumu ispatlaması koşuluyla, karşı tarafın kusurunu veya fiilinin ağırlığını ispatlamak zorunda değildir.
Özel boşanma sebepleri şunlardır;
Zina Nedeniyle Boşanma Davası Açılabilir
Evlilik birliği devam ederken, karşı cinsten bir kişi ile isteyerek cinsel ilişkide bulunulması anlamına gelen zina nedeniyle boşanma davası, en çok görülen özel boşanma sebepleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Zinanın varlığı ya da zina yapıldığı intibaını uyandıran olayların bulunması halinde hâkim ayrıca bunun evlilik birliğini temelden sarsmış olup olmadığı araştırmaksızın boşanmaya karar verir.
Kadın veya erkeğin karşı cinsle uygunsuz fotoğrafının olması veya başka biriyle yaşamaları zinanın varlığına delalet eder.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 11.12.2019 tarih ve 2019 / 12142 sayılı kararı, “davacı kadının dayandığı ve davalı erkek tarafından inkar edilmeyen, erkeğin başka kadınla birlikte, banyoda yarı çıplak vaziyette çekildiği ve samimi durumda oldukları anlaşılan fotoğrafının bulunduğu ve tanık beyanından erkeğin başka kadının yanında yaklaşık 10 gün süreyle kaldığı anlaşılmaktadır. Bölge adliye mahkemesince davalı erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun sabit olduğu kabul edilmiş ise de; erkeğin başka kadınla uygunsuz fotoğrafının olması ve başka kadınla birlikte yaşaması, cinsel ilişkinin güçlü karineyle yaşandığına ve dolayısıyla zinanın varlığına delalet eder. Bu durumda erkeğin zinası ispatlanmış olup Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi koşulları oluşmuştur.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 16.09.2019 tarih ve 2019 / 8744 sayılı kararı, “davalı kadının ortak konuttan ayrılarak bir süre bir başka erkekle birlikte yaşadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece de kadının sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı sabit kabul edilmiştir. Kadının, bir başka erkekle birlikte yaşaması zinanın varlığına delalet eder. Bu durumda kadının zinası ispatlanmış olup Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi koşulları oluşmuştur.”
Kadın veya erkeğin geceleyin bir başkasını ortak konuta alması, zinanın varlığına delalet eder.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 02.11.2015 tarih ve 2015 / 20095 sayılı kararı,“davalı-davacı kadının, 05.12.2010 günü ortak konuta bir erkeği aldığı, aynı gece saat 22.00’de evde bu kişiyle birlikte yakalandığı, bu şahsın tuvalette gizlenmiş halde bulunduğu, bu olay öncesinde de bu şahısla muhtelif tarihlerde çok sayıda görüşmesinin olduğu, bu kişinin 05.12.2010 tarihli kolluk ifadesinde, davalı-davacı kadın ile evlenmeyi düşündüğünü, daha öncede evine bir kez gittiğini, seviştiklerini ancak cinsel ilişkiye girmediklerini beyan ettiği anlaşılmaktadır. Kadının, yalnızken geceleyin bir başka erkeği ortak konuta alması, zinanın varlığına delalet eder. Bu bakımdan zina kanıtlanmıştır.”
Zinaya Nedeniyle Boşanma Davası Ne Zaman Açılabilir?
Zina sebebiyle boşanma davası açma hakkı, eşin zinasının diğer eş tarafından öğrenilmesinden itibaren altı ay ve her halde zina fiilinden itibaren beş yıl geçmekle veya af ile ortadan kalkar.
Zina sebebi ile açılmış bulunan davadan feragat etmek af anlamına geleceğinden; Boşanmak isteyen ancak karşı tarafın zina eylemini affeden ya da davasından feragat eden kimse zinaya dayanarak boşanma davası açamaz.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 08.12.2020 tarih ve 2020 / 6150 sayılı kararı, “Bir süre yurt dışında çalışıp Türkiye’ye dönüş yaptıktan sonra eşinin rızası dışında kendisine ayrı bir ev tuttuğu ve burada yaşamaya başladığı, bunun dışında eşinden habersiz 3 ay gibi uzun bir süre eve gelmediği” vakıalarından sonra tarafların uzun bir süre daha evliliklerine devam ettiği, kadın tarafından erkeğin bu eyleminin affedilmiş en azından hoşgörü ile karşılanmış sayılması gerektiği, affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olayların taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği”
Eğer boşanma davası özel boşanma sebepleri içinde sayılan zina sebebine dayalı olarak açılmışsa; hâkim ancak bu sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğine göre boşanmaya karar verebilir. Bu durumda zina ispatlanamazsa, hâkim, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi bir gerekçeyle boşanma kararı veremez.
Zina Halinde Çocukların Velayet Durumu
Eşlerden birisinin zina yapması velayetin otomatik olarak diğer tarafa verilmesini gerektirmez. Mahkeme, çocukların zina yapan tarafta bulunmasının çocukların adına daha faydalı olacağını düşünürse velayeti o tarafa bırakabilir.
Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış Nedeni ile Boşanma Davası
TMK madde 162/1’e göre, “Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir”
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Hayata kast, bir eşin, diğerini öldürme niyetini kasıtlı bir takım eylemlerle ortaya koymasıdır.
Pek fena muamele, diğer eşin vücut bütünlüğü ve ruhsal sağlığını bozucu veya tehlikeye düşürücü eve kapama, aç ve susuz bırakma, acımasızca dövme, normal yolla olmayan cinsi münasebete zorlama, bilinçli olarak bulaşıcı hastalık bulaştırma, işkence etme gibi fiillerdir.
Pek fena muamelenin kabul edilmesi için devamlılık aranmaz. Bu yüzden eylemin tek sefer yapılması dahi bu sebeple boşanma davası açmak için yeterlidir.
Onur kırıcı davranıştan, eşlerden birinin diğerine hakaret etmek, onu küçük düşürmek amacıyla yaptığı eylemler anlaşılır. Eğer taraflar karşılıklı olarak birbirlerine hakaret etmeyi alışkanlık halinde getirmişlerse, burada artık onur kırıcı davranıştan bahsedilemez. Taraflar böyle bir durumda ancak evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayanılarak dava açılabilirler.
Özel boşanma sebepleri içinde sayılan Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebi ile örtülü ya da açık eşini affeden tarafın artık bu nedenden ötürü dava hakkı kalmaz. Ancak aynı eylemden dolayı ceza yargılamasında şikâyetten vazgeçilmesi boşanma davasında eşin affedildiği anlamına gelmez.
Hangi Durumlar Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış Kabul Edilir?
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 28.03.2018 tarih ve 2018 / 4030 sayılı kararı, “davalı erkeğin eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığı, en son olayda da davacı kadına bıçak doğrultarak “Seni keserim” diye tehdit ettiği ve üzerine yürüyerek yumrukları ile darp ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesinde düzenlenen koşullar gerçekleşmiştir.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 28.03.2018 tarih ve 2018 / 4030 sayılı kararı, “davalı-karşı davacı kadının da birden fazla kez başkaları yanında ve ayrıca mesaj atmak suretiyle, eşine sen erkek misin, sen aynaya bakmıyor musun, kendini görmüyor musun, kuş beyinli, salak ve gerizekalı tarzı hakaretlerde bulunduğu ancak boşanmaya sebebiyet veren olaylarda yine de davacı-karşı davalı erkeğin davalı-karşı davacı kadına nazaran daha fazla kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, dosya kapsamına yansıyan hakaret ve aşağılamaların sıklığı ile içerikleri ve ağırlığı dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadının, davacı-karşı davalı erkeğe onur kırıcı davranışta bulunduğu görülmekle, davacı-karşı davalı erkeğin de boşanma davasının (TMK m. 162) kabulü zorunlu hale gelmiştir”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 28.03.2018 tarih ve 2018 / 4030 sayılı kararı, “davalı-davacı erkeğin ortak çocuklar ile davacı-davalı kadına hakaret ettiği, ortak çocuklara fiziksel şiddet uyguladığı, davacı-davalı kadına da birden fazla kez fiziksel şiddet uyguladığı en son olayda kadının kafasına yumruk attığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, davalı-davacı erkeğin, davacı-davalı kadına pek kötü ve onur kırıcı davranışta bulunduğunun (TMK m. 162) kabulü gerekir.”
Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Sebepleri İle Boşanma Davası Açılabilir
TMK madde 163’e göre, Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.
Suçun küçük düşürücü olup olmadığı toplumdaki anlayışa göre hâkim tarafından belirlenir. Genel olarak, hırsızlık, dolandırıcılık, cinsel suçlar, Rüşvet, Uyuşturucu Madde Kullanmak ve Ticaretini Yapmak küçük düşürücü suç olarak kabul edilmektedir.
Haysiyetsiz hayatın varlığından söz edilebilmesi için; yaşanılan toplumun değer yargılarına ters düşen namus, şeref ve haysiyet gibi kavramlarla bağdaşmayan bir hayat biçimini benimsememek ve devamlılık arz edecek şekilde yaşamış olmak gerekir. Öğretide haysiyetsiz hayata örnek olarak ve “genel ev çalıştırmak, muhabbet tellallığı yapmak, ayyaşlık, kumarbazlık, esrarkeşlik, doğal olmayan cinsel ilişki, evli bir kadının bir başkasıyla aşk hayatı yaşaması vs. gibi” gösterilmektedir. Bu itibarla haysiyetsizce hayatın bir unsuru toplumun değer yargılarıyla bağdaşmayan, toplumca hoş görülmeyen ve ayıplanan davranış, diğer unsur ise bu davranışların devamlılık arz etmesi, bu şekilde davranışın bir hayat biçimi olarak benimsenmiş olmasıdır
Küçük düşürücü suç işlenmesi veya haysiyetsiz hayat süreme hukuki sebeplerine dayalı boşanma davası her zaman açılabilir.
Hangi Durumlar Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Kabul Edilir?
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 19.03.2015 tarih ve 2015 / 4947 sayılı kararı, “Davalının, on iki yaşında bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu, suçu sabit görülerek bundan dolayı ceza aldığı yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece, “davalının bu suçu bir kere işlemiş olmasının tek başına boşanmaya neden olmayacağı vicdani kanaatine varıldığı, bu durumun evliliği diğer eş bakımından çekilmez hale getirdiğinin ispatlanması gerektiği, bu yolda delil getirilmediği” gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Dava Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde yer alan “küçük düşürücü suç işleme” sebebine dayanılarak açılmıştır, işlenen suçun niteliğine göre davacının dava açması karşısında onunla birlikte yaşaması kendisinden beklenemeyeceği açık ve tartışmasızdır. Boşanma sebebi gerçekleşmiştir.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 11.04.2018 tarih ve 2018 / 4831 sayılı kararı, “davalı erkeğin davacı kadının ilk evliliğinden olan kızı ile cinsel ilişki yaşadığı ve bu eyleminin TMK’nun 163. maddesinde geçen haysiyetsiz hayat sürme niteliğinde olduğu, bu nedenle mahkemece TMK’nun 163. maddesine göre verilen boşanma kararında bir isabetsizliğin olmadığının anlaşıldığı,”
Terk Sebebiyle Boşanma Davası Açılabilir
TMK madde 164/1’e göre, eşlerden birisinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınmak için eşini bırakıp gitmesi veya haklı sebep olmaksızın ortak konuta dönmemesi özel bir boşanma sebebidir. Diğer eşi ortak konutu terk etmeye zorlayan yani bir şekilde evden kovan veya haklı sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de yasaya göre evi terk etmiş kabul edilir.
Terk nedeniyle boşanma davası açabilmek için, terk etmenin en az altı ay süreyle ve kesintisiz biçimde devam etmiş olması ve usulüne uygun olarak ihtar yapılmasına rağmen terk eden eşin haklı sebep olmaksızın ortak konuta dönmemiş olması gerekir.
Terk edilen eş terk olayının üzerinden en az dört ayın geçmesiyle herhangi bir aile mahkemesinden veya notere başvurarak terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi ihtarının yapılmasını ister.
Terk için fiili olarak ortak hayata son verme aranmaktadır. Bu itibarla,eşler arasında ortak konutta herhangi bir ilişki olmasa dahi, birlikte yaşıyor sayılacaklarından terk sebebine dayanarak dava açılamaz.
İhtarname üzerine, terk eden eş ortak konut dönerse, artık İhtarname gönderen eş, ihtarnamedeki sebeplere dayanarak boşanma davası açamaz.
Terkin haklı bir nedene dayanmaması gerekir. Bu itibarla, haklı bir sebebe dayanılarak ortak konut terk edilmiş ise, bu sebep ortadan kalkmadığı sürece, bu sefer, terk eden eşin ortak konuta dönmeme ve boşanma davası açma hakkı vardır.
Terk sebebiyle açılan boşanma davası, özel boşanma sebepleri içinde sayıldığından terkin şartlarının oluştuğunu ispat yeterlidir. Bu nedenle terk nedeniyle ayrıca evlilik birliğinin devamının eşler açısından katlanılabilir olup olmadığı incelenmez.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 08.03.2021 tarih ve 2021 / 2022 sayılı kararı, “Davacının davalıya evlilik birliği içerisinde birden fazla taşınmazı devir ettiği, ayrıca davalının ortak konutu terk etmesinden sonra aracı kişiler göndererek ortak konuta dönmesini istemesine rağmen davalının bunu kabul etmediği ve tüm dosya kapsamına göre davalı kadının ortak konuttan ayrılmasını gerektirecek haklı bir sebebinin de bulunmadığı anlaşılmakla, davalı kadının ortak konutu evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmemek için sebepsiz yere terk ettiği”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 15.09.2014 tarih ve 2014 / 17416 sayılı kararı, “Davacı koca, davalı eşini fiziksel şiddet uygulayarak müşterek evden kovmuştur. Bu olgu ile yukarıda açıklanan “diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.”şeklindeki yasal düzenleme birlikte ele alındığında davacı kocanın gerçekte iddia ettiği gibi “terk edilen” değil, “terk eden” eş olduğunun kabulü gerekir.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 17.12.2013 tarih ve 2013 / 29861 sayılı kararı, “Davacı-davalı kocanın 2007-2008 tarihleri arasında tutuklu kaldığı, cezaevinden çıkan kocanın İli …İlçesi …Köyü’nde bulunan annesinin yanına yerleştiği ve dava konusu İhtarı da kadının bu konuta dönmesi için çektiği anlaşılmaktadır.Terk sebebine dayalı boşanma davasının kabul edilebilmesi için öncelikli şart davalı eşin haklı bir sebep olmadan en az dört aydan beri evlilik birliği dışında kalmasıdır.Tarafların birlikte seçtikleri (TMK.md.186) veya Türk Medeni Kanununun 188.maddesi şartlarının oluşması sebebiyle eşlerden birinin seçtiği, ya da hakim tarafından belirlenen (TMK.md.195) hallerine uygun, oturmaya elverişli, bağımsız bir evleri yoksa , birlik dışında bulunan eşin bu davranışı haklı sebebe dayanır.Terk edilen eş (TMK.md.164) diğerini yukarıda açıklanan kurallara uygun olarak ortak konuta çağırmakla yükümlüdür. Çünkü ortak hayat bunu zorunlu kılar (TMK.md.185/3) Bu itibarla tarafların kanuni koşullara uygun ortak konutunun olmadığı anlaşıldığından ihtar geçersizdir.”
Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma Davası Açılabilir
TMK madde 165’e göre, Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.
Medeni Kanunda sadece akıl hastalığından bahsedilmiştir. Bu nedenle, ölümcül dahi olsalar, kanser, AİDS gibi hastalıklar bu maddeye göre boşanma sebebi oluşturmaz.
Davanın açılmasını engelleyecek herhangi bir hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Bu nedenle özel boşanma sebepleri içinde kabul edilen akıl hastalığı sebebine dayanan boşanma davası her zaman açılabilir.
Bu maddeye göre dava açılabilmesi için, ortak hayatın diğer eş açısından çekilmez hale geldiği ispatlanmalıdır. Bu hususta tanık beyanları dinlense de, Adli Tıp Kurumunda rapor alınması gerekir.
Akıl hastalığı sebebine dayanan boşanma davası her zaman açılabilir. Herhangi bir hak düşürücü süre bulunmamaktadır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 09.04.2018 tarih ve 2018 / 4731 sayılı kararı, “Dava, Türk Medeni Kanununun 165. maddesinden kaynaklanan akıl hastalığına dayalı boşanma istemine ilişkindir. Boşanma davası sırasında davalı kadın hakkında alınan Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen rapor ile eldeki dosyanın yargılaması sırasında alınan Eğitim ve Artaştırma Hastanesinin raporunda kadının paranoid bozukluğu hastası olduğu, evlendiği tarihte ve halen hasta olduğu, hastalığın evliliği çekilmez hale getirdiği bildirilmesine karşın, Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından tanzim edilen raporda ise akli dengesinin akıllıca yaşam sürdürmek için yeterli olduğu ve hali hazırda vasi tayini gerekmediği rapor edilmiştir. Dosya içerisinde bulunan ilk iki rapor ile son tarihli rapor çelişkilidir, raporlar arasında çelişkinin giderilmesi için adli tıp kurumunun ilgili ihtisas dairesinden rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi sebebiyle hükmün bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 03.07.2014 tarih ve 2014 / 15431 sayılı kararı, “Davalının ruhsal rahatsızlığı ve bu hastalığın geçmesine tıbben olanak bulunup bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporu ile tespit edilmeden, çekilmezlik unsurunun sadece tanık beyanlarıyla tespiti yoluna gidilemez. Akıl hastalığının evlilik birliğini diğer eş bakımından çekilmez hale getirip getirmeyeceği hastalığın türü ve derecesiyle de yakından ilgilidir. Bu bakımdan “çekilmezlik” olgusu tıbbi tanıya da bağlıdır. Öyleyse, davalının tam teşekküllü resmi sağlık kuruluna sevk edilip, davalıda mevcut akıl hastalığının geçmesine olanak bulunup bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporu ile belirlenmeli ve hastalığın evlilik birliğini çekilmez hale getirip getirmediği hususu buna göre değerlendirilmelidir.”
Evlilik ilişkisinin sona erdirilmesinin yollarından birisi çekişmeli boşanma davası açmaktır. Boşanma davası ile boşanmak isteyen eşin boşanma sebeplerinin varlığının ispat etmesi gerekmektedir. Boşanma davasında taraflar ayrıca karşı tarafın kusurunu ve bu kusurun boşanmadaki yerin ortaya koymalıdırlar.
Davacı ya da davalı kusursuz ya da daha az kusurlu olduğunu ispatlamaya çalışırken, tazminat, nafaka, velayet, ziynet eşyası talebi varsa bu hususlara ilişkin olguların da delillerle ispatlanması gerekmektedir.
Diğer davalardan farklı yargılama usulleri bulunan boşanma davalarında, boşanma avukatı ile birlikte yargılama sürecini devam ettirmek boşanma kararı alan tarafların haklarının daha etkin korunması adına çok önemlidir.
Boşanma sürecinin her aşaması ile ilgili olarak Boşanma Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirsiniz.