Yazımızda Yargıtay kararlarında yalancı demek hakaret mi ve suç oluşturur mu? Bir kişiye yalancı denilmesi tazminat sorumluluğu doğurur mu? sorularının cevaplarını vermeye çalışacağız.
Hakaret fiilinin suç olarak tanımlanması ve cezalandırılmasıyla kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı ile diğer fertler nezdindeki saygınlığı korunmak istenmiştir.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, söylenen sözün veya yapılan davranışın kişiyi küçük düşürme amacıyla gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, gerek somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle fail tarafından gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçunun oluştuğu kabul edilmektedir.
Bunun yanında, bir sözün veya hareketin tahkir edici olup olmadığı, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Bu itibarla, Yargıtay tarafından, kamu görevlileri veya sivil vatandaşlara yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici söz hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemektedir. Hakaret suçu açısından sözlerin veya davranışın açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
1.Ceza Kanunu Açısından Yalancı Demek Hakaret Mi?
Yargıtay, birçok kararında “yalancı” ve benzeri kelimelerin, mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayan, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı söz ve davranış veya eleştiri mahiyetindeki açıklama ya da iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında söylenen sözler kabul edilmesi gerektiğini ve bu sebeple hakaret suçunun oluşmayacağına karar vermiştir.
a.Kaba Hitap Tarzı Olarak Yalancı Demek Hakaret Mi?
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2020/9445 sayılı kararı, Olay günü sanığın katılana söylediği “siz yalancı ve terbiyesizsiniz,” şeklinde kaba hitap tarzı niteliğindeki sözlerin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurları oluşmamıştır.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2020/8169 sayılı kararı, sanığın, hakkında işlem yapan polis memuru katılana söylediği “yalan söylüyorsun, sen yalancısın” biçimindeki söz, nezaket dışı kaba hitap tarzı olup, sövme, somut bir fiil ya da olgu isnadı olarak kabul edilemez. Bu nedenle, sanığın beraati yerine mahkûmiyet kararı verilmesi yasaya aykırıdır.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2020/7439 sayılı kararı, sanığın mağdura yönelttiği “ne kadar bencil ve yalancı adam olduğunu Allah bana gösterdi, yalancılar” şeklindeki söz hakaret suçunun unsurlarını oluşturmaz.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/11986 sayılı kararı, sanığın, “sen çok terbiyesiz, riyakar, yalancı birisin, söyledim, yine söylüyorum. Din tüccarlığı yapıyorsun, dini alet ederek kendini haklı gösterme çabalarında bundan biraz adam ol, bazı insanlar iki taraflı oynar, ama sen her taraflı oynuyorsun” şeklinde ve kaba hitap tarzı niteliğindeki sözleri, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarını oluşturmaz.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2018/16410 sayılı kararı, Sanığın olay günü müştekiye söylediği “suratsız kadın, şekilsiz, yalancı” şeklinde ve kaba hitap tarzı niteliğindeki sözleri, muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun yasal unsurları oluşmamıştır.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2018/10416 sayılı kararı, Katılanın olay tarihinde sanığın polis memuru olan kardeşinin amiri olduğu ve sanığın aşamalardaki beyanlarında katılanın kardeşine yönelik davranışları nedeniyle katılana hitaben “kardeşime komplo kurdunuz, hakim kadınla işbirliği yapıyorsun, sürekli mesleğinizi kötüye kullanıyorsunuz, sen yalanı meslek edinmişsin, Selami müdürü yalanlarla doldurmaya ne hakkın var senin yalancı iftiracı” şeklindeki sözleri, olayın bütünlüğü içerisinde eleştiri maksatlı söylendiği ve katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurları oluşmamıştır.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2017/7936 sayılı kararı, sanığın karakolda ”yazıklar olsun size, hepiniz yalancısınız, yalan konuşuyorsunuz’‘ şeklindeki sözleri, söylendiği bağlam içinde katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici ve nezaket dışı sözler niteliğinde olduğundan hakaret suçunun unsurları oluşmamıştır.
b. Eleştiri Amacıyla Yalancı Demek Hakaret Mi?
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2018/1667 sayılı kararı, sanığın, facebook sosyal paylaşım sitesi üzerinden şikayetçiye yönelik eleştiri sınırları dışına çıkarak şeref ve saygınlığını yitirecek şekilde “Senin işin tümüyle yalan, sen çok yalancı birisin, senin işin satmak, Sincan’a zarar vermek, senin yapmak istediğin … köyündeki aldım dediğin arsaları da satmak, senin düşündüğün bunlar, Sincanlı’ya ve Sincan’a çok büyük zarar verdin,” gibi yazılar yazmak suretiyle üzerine atılı Kamu Görevlisine Karşı Görevinden Dolayı Hakaret suçunu işlediği iddiası ile dava açılıp, sanığın mahkumiyetine dair karar verilmiştir.
Yargıtay, sanık ile katılanın birlikte bir müddet aynı partide görev almaları, katılan ile sanığın aynı ilçede olmaları, katılanın Belediye Başkanı olması ve aynı zamanda yeniden Belediye Başkan Adayı olması ile suça konu ifadelerin zamanı hep birlikte değerlendirmiştir. Yargıtay’a göre, sanığın kastı, Belediye Başkanı ve aynı zamanda Adayı olan katılanın ilçe sınırları dâhilindeki bir bölgeye ilişkin yaptığını düşündüğü icraatlarını beğenmediğini, bu konuda halkı yanlış bilgilendirdiğini belirtmektir. Katılanın toplum önünde tanınmış birisi olması, yazı bütünüyle ele alındığında kamuoyunu bilgilendirmeyi amaçlayan güncel haber, yorum ve eleştiri niteliğinde olması, hem bir politikacı hem de Belediye Başkanı olan katılanın sürekli toplum önünde olması nedeniyle eleştirilere açık olması zorunludur. Bu tarz söylemler, AİHM kararlarında da belirtilen şok edici, incitici ve sert eleştiriler kapsamında kalması nedenleri ile hukuka aykırılık unsuru oluşmayan atılı suçtan sanığın bereati yerine yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/11294 sayılı kararı, sanığın …ilçesinde 2013 yılında yaşanan patlamalarla ilgili olarak … isimli yerel gazetede yapmış olduğu haberler için kullandığı başlıklardan, “Yalancı Vali Dinlemem” şeklindeki ifadenin ve haberde kullanılan fotoğrafların, o tarihlerde… ilinin valisi olan mağdura yönelik güncel bir olay ile ilgili mağdur valinin ulusal gazetelerde çıkan açıklamalarını ve sanığın da katıldığı bir konuşmayı protesto eden demokratik bir tepkinin rahatsız edici bir ifadeyle gösterilmesi niteliğinde olması ve mağdur valinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle, sanığın beraatı yerine mahkûmiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.
c. İddia ve Savunma Kapsamında Yalancı Demek Hakaret Mi?
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/10261sayılı kararı, sanıkla eşi arasındaki boşanma davasının Aile Mahkemesinde görülen duruşması sırasında, sanığın hakime bir kağıt uzatarak “ben davalı vekilinden mahkemeyi yanılttığı için tazminat istiyorum” dediği, bunun üzerine davalı vekili olarak görev yapan katılanın “bizi zengin gördüğü için tazminat istiyor” sözüne karşılık “seni yalancı gördüğüm için tazminat istiyorum” şeklindeki sözlerinin, TCK’nın 128. maddesinde düzenlenen iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında kaldığı gözetilmeden, sanığın beraatı yerine mahkûmiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/9219 sayılı kararı, sanığın, duruşma sırasında karşı taraf vekili olan katılana yönelik söylediği kabul edilen “yalancı yalan söylüyorsun” şeklindeki sözlerin katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, TCK’nın 128. maddesinde düzenlenen iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında kaldığı, ağır eleştiri niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, mahkûmiyet kararı verilmesi yasaya aykırıdır.
2.Kişilik Haklarına Saldırı Yönünden (Manevi Tazminat) Yalancı Demek Hakaret Mi?
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2019/4052 sayılı kararı, Davacı vekili, davalının, … Gazetesi’nin 05/01/2007, 09/01/2007, 13/01/2007, 19/07/2007, 03/02/2007, 11/02/2007, 14/02/2007, 15/02/2007 ve 22/05/2007 tarihli nüshalarında yer alan köşe yazılarında ve “….” adresli internet sitesindeki 26/06/2007 tarihli yazısında müvekkilinin kamuoyuna hırsız, yolsuzluk yapan, faturayı millete yükleyen, devlet malını bedavaya alan, basını yönlendiren, yalancı, tescilli vergi kaçakçısı olarak tanıtmaya çalışarak kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu, söz konusu yazı içeriklerinde gerçek dışı ve yanıltıcı ifadeler kullanılarak müvekkilinin haksız şekilde suçlandığını, hakaret ve iftiraya uğradığını belirterek manevi tazminat ve kararın yayınlanması istemlerinde bulunmuştur.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece mahkemesi, 11/02/2007 ve 22/05/2007 tarihli yazılarda haberin özü ile sunuluş biçiminin dengeli olmadığı, kesin yargı içerdiği ve bu şekliyle davacının kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Yargıtay ilgili dairesine göre ise, basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine, basın objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut davada öncelikle davanın taraflarının toplumsal konumları itibariyle değerlendirmenin yapılması gerektiği aşikardır. Davacının tanınmış iş adamı ve davalının da gazeteci olduğu dikkate alındığında davacı bakımından yapılan eleştirel sınırların daha geniş kapsamda değerlendirilmesi gerekmektedir. Bunun yanında davalının yazılarında kaleme aldığı konularda kamusal çıkarların ön planda tutulduğu dikkate alındığında kişilik haklarına saldırı ve ifade özgürlüğünün çatıştığı durumlarda dengelemenin ancak kamunun menfaatinin gözetilmesi ile neticelendirilmesi gerekmektedir. Kaldı ki davalının kaleme aldığı yazı konularının dayanağı da müfettiş raporlarına dayandırılmaktadır. Şu halde; davalının yazılarına aktardığı konunun kamusal çıkarlar çerçevesinde kamuyu bilgilendirme amaçlı olarak kaleme alındığı bu haliyle dava konusu yazılarda yer verilen ifadelerin görünür gerçeğe uygun olduğu, davacının kamuoyunda tanınan ve bilinen bir kişi olduğu, bu nedenle davacının eleştirilere katlanma yükümlülüğü bulunmakla, dava konusu yazılarda yer verilen ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna varılmakla; davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş; kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
Yargıtay içtihatlarında “yalancı” veya benzer kelimeler kullanmanın hakaret suçu oluşturup oluşturmayacağı veya tazminat sorumluluğu doğurup doğurmadığını incelemeye çalıştık.
Hakaret suçu ve kişilik haklarına saldırı meselesi konusunda Yargıtay içtihatları yanında Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının adli makamlar önünde ortaya konulması gerekmektedir. Bu nedenle tecrübeli caza avukatı eşliğinde iddia ve savunmanın yapılması hak kaybının önüne geçme adına büyük önem arz etmektedir.
Hangi söz ve davranışların hakaret suçunu veya tazminat sorumluluğunu gerektirdiği noktasında her türlü hukuki probleminiz ile ilgili olarak Ceza Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirsiniz.