Araç sürücülerinin korkulu rüyası olan trafikte yayanın yola atlaması çoğu zaman yayalar bazı durumlarda da sürücülerin yaralanmalarına neden olmaktadır.
Yayanın yola atlaması durumunda tedbirli ve öngörülü davranması gerektiği halde bu yükümlülüğünü yerine getirmeyen taraf yaralanma veya ölüm olayından kusuru nispetinde sorumlu olacaktır.
Yayalar yoldan karşıdan karşıya geçerken, Trafik Yasasının 68 ve Yönetmeliğin 138. maddelerine aykırı hareket ederler ve eylemleri nedeniyle kendileri dışında birilerinin yaralanmalarına sebep olurlarsa ceza hukuku anlamında sorumlulukları doğar. Bunun yanında yayanın yola atlaması sonucunda sadece kendisi zarar görmüş ise bu durumda sürücü kusuru bulunmadığı için dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmiş sayılmayacağından cezalandırılmayacaktır.
Yayanın Yola Atlaması Yargıtay Kararları
Yargıtay ilgili ceza ve hukuk daireleri çeşitli tarihlerde verdiği kararlarında yayanın yola atlaması sonucunda meydana gelen ölümlü ve yaralamalı trafik kazalarını incelemiş ve yerleşik içtihatlarında temel prensipleri ortaya koymuşlardır.
Yazımızda yayanın yola atlaması sonucu meydana gelen kaza ceza ve tazminat açısından değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Yayanın Yola Atlaması ve Öldüğü Olayda Sürücünün Kusurunun Bulunmaması
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2014/12399 sayılı kararı, Olay günü, saat 14:40 sıralarında, sanık idaresindeki aracı ile …. istikametinden …. istikametine doğru, meskun mahalde, çift yönlü yolda seyir halindeyken, bariyer ile yaya trafiğine kapalı olan mahalde, bariyerleri atlayarak yola giren ve karşıda park halinde bulunan aracına binmek isteyen yaya….’a çarpması sonucu yayanın öldüğü olayda, kaza tespit tutanağı ve Adli Tıp Kurumu raporuna göre sanığın kusursuz olduğunun anlaşıldığı, her ne kadar, soruşturma aşamasındaki 22.05.2008 ve yargılama aşamasındaki 26.10.2009 tarihli bilirkişi raporları ile sanığın tali kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, sanığın yüksek hızda seyrettiğini belirleyen teknik bir hesaplama bulunmadığı gibi, sanığın hızının kazanın oluşuna etki etmediği, bariyerlerden birden atlayan yayaya çarpmama konusunda, sanığın alabileceği bir tedbir bulunmadığı anlaşılmakla, mahkemece, kusur durumlarının belirlenmesi için rapor alınmak üzere dosyanın …. Üniversitesi’ne gönderilmesine dair ara karar verilmiş olmasına rağmen bu ara karardan dönülerek, sanığın olayda kusursuz olduğunun kabulüyle beraatine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Yayanın Yola Atlaması ve Kazaya Neden Olması
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2014/5841 sayılı kararı, 26.10.2011 günü, saat 03.15 sıralarında şikayetçi sürücü …’ın yönetimindeki otomobili ile seyretmekte iken, beton bariyer ve demir korkuluklarla yaya geçişine kapalı olan yola aniden giren 120 promil alkollü sanığa çarpmamak için sola yönelmesi ve direksiyon hakimiyetini kaybederek orta refüje çarpması sonucu, araç sürücüsü ve yanındaki yolcunun yaralanması ile sonuçlanan olayda, yaralanma ile yaya sanığın fiili arasında illiyet bağı bulunduğu, meydana gelen neticenin sanık tarafından öngörülmemiş olsa dahi öngörülebilir olduğu, sanığın eyleminin taksirle yaralama kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla Yerel Mahkemenin sanık yayayı taksirle yaralama suçundan sorumlu tutmasında, bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yayanın Yola Atlaması Sonucunda Hızla Seyreden Motosiklet Sürücüsünün Ölmesi
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2015/16590 sayılı kararı, Olay tarihinde, ölenin motorsikleti ile gece vakti, meskun mahalde, bölünmüş tek yönlü yolda seyrettiği esnada gidiş istikametine göre yolun sağından yola giren ve karşıdan karşıya geçmekte olan sanık yayaya, motorsiklet sürücüsünün çarpması neticesinde, motorsikletin devrildiği ve sürücüsünün öldüğü olayda; yayaların sanık sıfatını alabileceği Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18.02.2014 tarih, 2013/12-10 esas-2014/80 sayılı ilamı ile belirtilmiş ise de; tarafsız tanıkların aşamalardaki beyanlarında, sanığın, karşıdan karşıya geçmeye çalıştığı esnada birden motorsikletin çarptığını, motorsikletin hızlı olduğunu ifade etmeleri karşısında; mahal şartlarına göre hızını ayarlamayarak süratli bir şekilde seyreden motorsiklet sürücüsünün karşıdan karşıya geçmekte olan dosya içeriğine göre ve yola aniden girerek ölenin seyrini bozduğuna dair bir belirleme yapılmayan sanığa çarpması sonucu ölmesi neticesinde, sanık yayaya kusur izafe edilemeyeceği gözetilmeksizin, sanık hakkında mahkumiyet tesisi yasaya aykırıdır.
Yayanın Yola Atlaması Sonucu Araç Sürücüsünün Kaza Yaparak Ölmesi
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2014/4759 sayılı kararı, Ölen sürücü N.. Ş..’ün sevk ve idaresindeki araç ile ile gece vakti, tek yönlü, bölünmüş, meskun mahal dışında bulunan yolda seyir halindeyken, olay mahalli dinlenme tesisleri önlerine geldiğinde, yaya olarak karşıdan karşıya geçmekte olan sanıklar B.. Y.. ve S.. Y..’a çarpmamak için manevra yaptığı esnada direksiyon hakimiyetini kaybedip karşı yol bölümüne girip karşıdan gelen tırla çarpışması sonucu meydana gelen olayda; Sanık yayaların olayla ilgili ayrıntılı ifadelerinin alınıp, yolun sağdan soluna doğru mu, yoksa orta refüjden sağa doğru mu geçiş yaptıklarının tespiti ile olay günü ve vaktinin koşullarının gözetilerek olay yerinde suç saatine uygun saatlerde keşif yapılıp, ayrıca olay mahalinin dinlenme tesislerinin önü olduğu bu yerde aydınlatmanın bulunup bulunmadığı belirlenerek, bu bilgiler ışığında sanık yayaların sağ taraftan aniden yola çıkarak mı kazaya sebebiyet verdiklerinin, yoksa sol taraftan yola girerek bir şeridi katedip, geçişlerini tamamlamak üzereyken mi çarpmanın meydana geldiğinin tespit edilerek sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm tesisi yasaya aykırıdır.
Yayanın Yola Atlaması ve Tazminat Davası
Yargıtay hukuk daireleri yayanın yola atlaması neticesinde meydana gelen kazalarda kusur durumuna göre tazminat ödenmesinin gerekip gerekmediğine ve tazminatın miktarına karar vermektedirler.
Aniden Yola Çıktığı İddia Edilen Yayanın Öldüğü Olayda Mirasçılara Verilen Tazminat
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/3375 sayılı kararı, Davacılar vekili, davacıların murisi …’nın davalı …’a ait ve diğer davalı …’ın kullandığı … plakalı vasıtanın çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybettiğini, murisin ölümü nedeniyle davacıların büyük elem ve üzüntü duyduklarını, açıklanan nedenlerle davacıların murisi …’nın vefatı nedeniyle her bir davacı için ayrı ayrı 20.000 TL olmak üzere toplam 40.000 TL manevi tazminatın ölüm tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, açılan davayı kabul etmediğini, davacıların murisinin meydana gelen kazada tam kusurlu olduğunu, karşıdan karşıya geçmek isterken gelen araçları kontrol etmeden dikkatsizce ve aniden yola çıktığını, davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili, meydana gelen kazada müvekkilinin kusursuz olduğunu, yaya …’nın dikkatsiz ve kontrolsüz şekilde yola atlaması sonucu kazanın meydana geldiğini, haksız ve yersiz davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, davanın kısmen kabulü ile; davacı … için 3.000 TL, davacı … için 3.000 TL olmak üzere toplam 6.000 TL’nin kaza tarihi olan 21/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, Fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ve davalı N…. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K.nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulüyle davacılar için takdir olunan manevi tazminatın düşük olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
Kusurlu Şekilde Yola Çıkan Yayanın Ölümü Sonucu Açılan Tazminat Davası
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/7870 sayılı kararı, Davacılar vekili, …’ün kullandığı … plaka sayılı aracın davacıların kızları …’a çarptığını, araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, kaza sonucu …’un vefat ettiğini, davaya karışan aracın davalı … tarafından sigortalı olduğunu, olayda davacıların hiç bir kusurunun bulunmadığını, davalı … şirketinin söz konusu kaza sonucu davacıların destekten yoksun kalma tazminatından sorumlu olduğunu belirterek şimdilik 2.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, davanın kabulü ile davacı anne … için 30.341,18 TL, baba … için 29.438,93 TL’nin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Dava konusu kazaya ilişkin tutulan kaza tespit tutanağına göre kazanın oluşumunda yaya murisin KYTK’nın 68/1a-2 (yayaların yürümesine ayrılmış kısımların kullanılmasının mümkün olmadığı veya bulunmadığı hallerde, taşıt trafiğini tehlikeye düşürecek şekilde taşıt yolunda yürümek) kuralını ihlal ettiği; ayrıca kaza ile ilgili İstanbul Anadolu 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/129 Esas 2014/631 Karar sayılı ceza dosyasında aldırılan, 15.10.2014 tarihli ATK raporunda davalı-sanık sürücünün kusursuz, müteveffa yayanın davranış faktörlerinin sonuç üzerine asli derecede etken olduğu bildirilmiş, ceza mahkemesince sürücü sanığın olayda kusura bulunmadığından bahisle CMK 223/2-c maddesi gereğince taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan beraatine hükmedildiği, hükmün temyiz edilmeden 24/01/2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Yine hukuk mahkemesince makine mühendisinden aldırılan bilirkişi raporuna göre, yaya muris bariyerleri atlayarak otoyola girmek ve karşıya geçmeye çalışmaktan %100 kusurlu, davalıya zorunlu trafik sigortalı aracın sürücüsü ise kusursuz bulunmuş, buna rağmen hukuk mahkemesi gerekçesinde 10 yaşında bir çocuğun büyük bir insan gibi bu tehlikeyi değerlendiremeyeceği nazara alındığında, normal bir yaya gibi değerlendirilmesi ve %100 kusurla addedilmesinin mahkemenin vicdani kanaatine uymadığı, kaza mevkiinde araçların çok hızlı seyrettiği, bu hızlı seyir nedeniyle çocuğa çarparak ölümüne sebep olduğu kanaatinin hakim olduğu, yavaş seyretmiş olsaydı durma mesafesi mümkün olacağından sürücünün kusursuz olduğu hususunun mahkemece kabul görmeyeceği, kazanın olduğu yerde 25 metre fren izi olduğu ve çarpma noktasından 92.40 metre sonra durduğu ifade edildiğinden bu mesafelerin 65 km hızdan daha fazla bir hıza tekabül ettiği, 65 km hızla gitseydi 10 veya 15 metre mesafede durması gerektiği düşüncesi ve deneyimi mevcut olup bilirkişi raporundaki hususların hayata uygun olmadığı ve 65 km hızın dahi ana cadde vasfındaki ve yoğun trafik olan bu bölgede fazla olduğundan bahisle zararın tamamından davalı aracın zorunlu trafik sigorta şirketi sorumlu tutulmuştur.
Oysa ki olayın meydana geliş şekli, kaza tespit tutanağı, kesinleşen ceza mahkemesi dosyası, hukuk mahkemesince aldırılan kusur bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğinde davalı … şirketine sigortalı aracın sürücüsünün kusurlu olmadığının anlaşılmasına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ölümlü ve yaralamalı trafik kazaları ile yayanın yola atlaması konusunda ceza ve tazminat hukuku bağlamında her türlü hukuki probleminiz ile ilgili olarak Ceza Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirsiniz.