Adam öldürmeye teşebbüs suçunda husumetin bulunmaması durumunda eylemin kasten yaralama kabul edildiği görülmektedir.
Yargıtay’ın, Adam Öldürme Suçunun Kasıtlı Gerçekleştirilip Gerçekleştirilmediğini Belirlemek İçin Uyguladığı Kriterler Şunlardır
* Fail ile mağdur arasında olay öncesinde öldürmeye kadar varabilecek bir husumetin bulunup bulunmadığı,
* Eylemde kullanılan araçların öldürmeye elverişli olup olmadığı,
* Mağdurun ne şekilde yaralandığı,
* Mağdurun hayati bölgelerine darbe yapılıp yapılmadığı,
* Failin fiilini ne şekilde sonlandırdığı
* Failin olay sonrası mağdura yaklaşımının nasıl olduğu.
Adam Öldürmeye Teşebbüs Suçunda Husumetin Bulunmamasına Yönelik Yargıtay Kararları
Yazımızda yukarıda belirtilen kriterlerden birisi olan adam öldürmeye teşebbüs suçunda husumetin bulunmaması çeşitli Yargıtay kararları ışığında inceleme konusu yapılacaktır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 2021/15224 sayılı kararı, olay günü sanık … ile katılan … arasında moloz dökme meselesinden çıkan tartışmanın kavgaya dönüştüğü, sanık ve katılanın birbirlerine yumrukla vurdukları, katılan …’ın yerden taş alarak sanık …’e fırlattığı, kavga esnasında sanığın annesi olan … ile babası olan …’nin tarafları ayırmaya çalıştığı ancak bu esnada katılanın sanığın annesinin eline yumruk atarak yaraladığı, bunun üzerine sanık … olay yerine yakın olan aracına gidip tornavida alıp geldiği, katılanın üzerine yürüdüğü ve ele geçirilemeyen tornavidayı …’a doğru salladığı, ancak isabet ettiremediği, devamında sanık …’in katılanı itekleyerek yere düşürdüğü, katılanın sol kolunun üzerine düştüğü, sanık …’in olay yerinden ayrılarak yaklaşık üç yüz metre mesafede olan evine gidip kısa bir süre sonra ele geçmeyen tabanca elinde olacak şekilde tekrar olay yerine geldiği, ancak tabancayı kullanmadığı, bu arada sanığın babası … ile maktul … tarafından sakinleştirilmeye çalışıldığı, akabinde sanık …’in tekrar arabasına gidip tabancayı bırakıp araçtan bıçak alarak tekrar olay yerine geldiği, elindeki bıçakla traktörün üzerinde olan katılana hamle yaptığı
ancak isabet ettiremediği anlaşılmaktadır.
Yargıtay’a göre, sanık ile katılan arasında önceye dayalı öldürmeyi gerektirecek nitelikte husumetin olmadığı, olayın ani kavga ortamında gerçekleştiği, sanığın tabancayı aracına bırakarak bıçakla saldırdığı, katılanın yaralanmasının niteliği dikkate alınarak, sanığın eylemi ile ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğu anlaşılmakla, kasten yaralama suçundan hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 2021/14559 sayılı kararı, sanığın evinin yanında bulunan ve maliki tarafından kullanılmaması nedeniyle hayvan gübresi döktüğü yeri olay tarihinde traktörü ile sürmeye çalışan katılanın yanına giderek ve kiralandığından da haberi olmaksızın bulunduğu yeri sürmemesi konusunda uyardığı olumsuz cevap aldığında küçük boyda ve hareket halindeki traktöre bir yandan binmeye çalışırken bir yandan da hamili olduğu bıçağı savurmak suretiyle onu yaraladığı sırada yere düştükten sonra oğlu ve eşinin gelerek onu götürdükleri anlaşılmaktadır.
Yargıtay’a göre, tarafların amca oğlu olup aralarında bir kırgınlık olmakla birlikte öldürmeyi gerektirecek nitelikte bir husumet olmaması, traktörün tarla sürür vaziyette dolayısıyla hedefin hareketli olması, sanığın yarı binili vaziyette rastgele savurduğu bıçağın sanığın yüz ve boyun bölgesine gelmekle birlikte hayati tehlike yaratmayacak nitelikte olması, sayısı ve vurduktan sonra yere düştüklerinde müsait ve imkan olmasına rağmen katılanın beyanına göre bir daha vurmadığı ve ciddi bir engel yokken eylemini sonlandırdığı bu haliyle sanığın dış aleme yansıyan hareketleri karşısında suç kastının yaralama olduğunun kabulü yerine kasten öldürmeye teşebbüsten hüküm kurulması yasaya aykırıdır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 2021/98 sayılı kararı, birbirlerini önceden tanıyan sanıkla maktul arasında öldürmeye gerektirecek herhangi bir husumet bulunmadığı, olay günü akşam saat 21.00 sıralarında tarafların bir asker uğurlama merasimine katıldıkları, bir süre sonra bu ortamda bulunan şahısların bir kısmının havaya ateş etmeye başladıkları, bu durumdan etkilenen sanığın da silahına davrandığı, öncelikle yere doğru tuttuğunu, el yapımı silahının ateş etme mekanizmasını kurmaya çalıştığı, havaya kaldırmaya başladığı esnada, şarjöründe fişek varken namlusu fişek yatağına fişek sürmek amacıyla sürgüsü geri çekilip bırakıldığında kurulu durumda kalması gereken horozunun kurulu durumda kalmayarak tetik çekilmeksizin düştüğü ve silahın patladığı, paniğe kapılan sanığın silahın kontrolünü kaybederek namlusunu yukarı doğru kaldırdığı sırada fişek yatağına sürülen fişek ile şarjörde atış sırası bekleyen diğer fişekleri art arda seri olarak patlaması sonucu, sanığın hemen yanında bulunan maktulün sağ boyun bölgesine aldığı tek isabetle hayatını kaybettiği anlaşılmaktadır.
Yargıtay’a göre, yanında taşıdığı silahın mekanizmasındaki arızayı bilmesi gereken ve tetiğe belirli bir basınç uygulayarak ateş ettiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıtlar bulunmayan sanığın, fiilini dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak işlediği, bu eyleminin sonucunda da öngörülmesinde zorunluluk olan, ancak istenmeyen neticenin gerçekleştiği anlaşıldığı halde, sanığın “bilinçli taksirle öldürme” suçundan TCK’nin 85/1, 22/3. maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek, yazılı biçimde “olası kastla öldürme” suçundan aynı Kanunun 81, 21/2. maddeleri uyarınca cezalandırılması suretiyle fazla ceza tayin edilmesi yasaya aykırıdır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 2020/2725 sayılı kararı, mağdur … ile sanıklardan … ve Mehmet …’ın kardeş oldukları, miras kalan araziler nedeni ile aralarında anlaşmazlık olduğu, sanık …’in de mağdurun ahırını kiralayarak hayvancılık yaptığı, ancak; kira sözleşmesinin süresi ve hayvanların çıkartılması hususunda aralarında sorun bulunduğu, suç tarihinde sanık … … ile mağdur arasındaki telefon görüşmesinin tartışmaya dönüştüğü, aynı köyde olmaları nedeni ile telefon görüşmesinin akabinde sanık …’un ele geçirilemeyen av tüfeği ile 200-300 metre mesafeden mağdura ateş ederek yaklaştığı, bu sırada sanıklar … ve …’in de ellerindeki sopalarla mağdurun başına vurmak sureti ile yere düşürdükleri, sanık …’un 5-10 metre mesafe kalana kadar ateş ettiği, ancak fişeğin bitmesi nedeniyle, bilahere bu seferde tüfeği dipçiği ile mağdurun başına vurduğu, mağdurun kendisini kaybettiği, köylülerin müdahale ederek olayı araladığı, olaylar sırasında sanık … …’ın diğer sanıklara “vurun, öldürün” şeklinde sözler söylediği, olay nedeni ile mağdurun kafa bölgesinde 2 adet yaralanmasının tek başına ve müştereken yaşamını tehlikeye soktuğu, olayın ihbarı üzerine jandarmanın köye intikal ettiği mağdurun yerde yatarken görülüp hastaneye sevkinin sağlandığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay’a göre, Sanık …, elinde bulunan tüfekle mağduru öldürebileceği halde tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere, mağdurun sağına ve soluna doğru ateş ederek mağdura yaklaştığı ve fişeğinin bitmesi üzerine tüfeğin dipçiğiyle mağdurun kafasına vurduğu, diğer sanıklarında ellerindeki sopalarla mağdura vurdukları, aralarında öldürmeyi gerektirecek nitelikte bir husumetin bulunmadığı, asıl kastlarının kasten yaralama suçunu oluşturduğu ve hakkında 5237 sayılı TCK’nin 86/1. maddesi uyarınca hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması yasaya aykırıdır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 2020/507 sayılı kararı, sanık …’in mağdur … ve yanında bulunan arkadaşı N…. ile kavga ettiği sırada elinde bulundurduğu bıçak ile mağdur …’ye sol omuz altından bir defa vurduğu, bu yaralanma nedeniyle mağdurun yaşamsal tehlike geçirdiği, akabinde sanığın eylemine kendiliğinden son verip olay yerinden kaçarak uzaklaştığı olayda; sanığın kavganın hareketli ortamında hedef gözetme imkanının ve mağdur ile arasında öldürmeyi gerektirecek düzeyde bir husumetinin bulunmaması, ciddi bir engel neden olmadan eyleme kendiliğinden son vermesi ve mağdurdaki bıçak yarasının bir tane olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın öldürme kastı ile hareket ettiğinin şüpheli kaldığı, kastının yaralamaya yönelik olduğu ve silahla kasten yaralama suçundan alt sınırdan uzaklaşılarak hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 2020/507 sayılı kararı, hakkındaki hüküm temyize konu olmayan…’in kullandığı, suça sürüklenen çocuk …’nin ön koltukta,… ve …’un ise arka koltukta oturdukları aracın hızlı seyri sebebiyle, tanık …’nın “yavaş ol” diye bağırdığı,…’in de araç ile geri geri gelerek … ve …’ya “niye yolun ortasından gidiyorsunuz” dediği, bu esnada …’in, yolun karşısında duran babası maktul …’i çağırdığı, maktulün “ne oluyor burada” dediği ve sinkaflı sözlerle hakaretler ettiği,…’in kullandığı araç ile maktulün beline hafifçe çarptığı, önce …’nin daha sonra… ve … ile…’ın araçtan indiği, aralarında itiş kakış yaşandığı, maktul …’in cebinden tornavidayı alan bir kişinin tornavidayı attığı, tornavidayı alan …’nin yaklaşık 3-4 metre mesafeden maktulün kafasına doğru fırlattığı, maktulün bu eylem sonucu yaralandığı ve üç gün sonra hayatını kaybettiği anlaşılmaktadır.
Yargıtay’a göre, ölüme neden olan isabetin tek olması, çıkan tartışma nedeni ile ani gelişen ve hedef seçme olanağı bulunmayan hareketli ortamda aralarında öldürmeyi gerektirecek husumet olmayan sanığın elindeki tornavidayı maktulün kafasına fırlatması biçiminde gerçekleşen eylemde öldürme kastından söz edilemeyeceği, eylemin silah niteliğindeki araçla kasten yaralama sonucu ölüme neden olmak suçunu oluşturduğu gözetilerek suça sürüklenen çocuk …’nin TCK’nin 87/4. maddesi uyarınca mahkumiyeti yerine yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 2018/5398 sayılı kararı, Sanık ile katılan arasında olay öncesi öldürmeyi gerektirecek herhangi bir husumetin bulunmaması, hayati tehlikeye neden olan bir yaralanma olmaması, katılan …’nun mahkemedeki beyanında “…aramızda 5-6 metre vardı, yüz yüzeydik, bacaklarıma doğru ateş etti…” şeklindeki anlatımına, mermilerin isabet yerlerine, meydana gelen yaralanmanın niteliği ile tüm dosya kapsamına göre, sanığın eylemi ile ani olarak ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğu, öldürme kastını açığa çıkaran kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmakla, sanık hakkında kasten silahla yaralama suçundan, üst sınırdan hüküm kurulması yerine, eylemin hukuki nitelendirilmesinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Kasten Öldürme Suçlarında Ağır Ceza Avukatı Neden Önemlidir
Kasten adam öldürme suçlarının niteliği itibariyle ağır cezalık suçlardan olması ve ağırlaştırılmış müebbet ile müebbet hapis cezası olmak üzere hürriyeti bağlayıcı yaptırımlar ile cezalandırıldığı göz önüne alındığında tecrübeli ağır ceza avukatı ile çalışılması ve sürecin tüm aşamalarında birlikte hareket edilmesi gerektiği şüpheden varestedir.
Öldürme eyleminin meşru savunma altında ya da haksız tahrik sonucu işlendiği iddia ediliyorsa hukuka uygunluk sebeplerinin somut olayda oluşup oluşmadığı, haksız tahrikin derecesi, meşru savunmada saldırıya ve savunmaya ilişkin şartlar, meşru müdafaada sınırın aşılıp aşılmadığına ilişkin hususların titizlikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bunun yanında adam öldürme suçlarında eylemin teşebbüs mü yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğu yani failin kastının doğru bir şekilde nitelendirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Bu itibarla, kasten öldürme suçlarında, emniyet ve jandarma gibi kolluk makamlarından, Cumhuriyet savcılığı tarafından yürütülen soruşturma aşamasına ve yine üst yargı makamları da dâhil olmak üzere tüm yargılama sürecine kadar olan aşamalarda, gerek şüpheli ve sanık, gerekse mağdur yönünden bu kişilerin yasal haklarının tecrübeli bir ağır ceza avukatı olarak savunulması önem taşımaktadır.
Kasten Adam Öldürme suçuyla ilgili her türlü hukuki probleminizde Ceza Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirsiniz.