Malın çalınmasını engellemek için hırsızın öldürülmesi meşru müdafaa kapsamında mıdır? Sorumuzu cevaplamadan önce meşru savunma nedir ve Yargıtay’ın adam öldürme suçu açısından meşru savunma hükümlerinin uygulanabilmesi için hangi şartları aradığına kısaca göz atmak gerekir.
Meşru Savunma Nedir?
TCK’nın 25. maddesinde meşru savunma, gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek şeklinde tanımlanmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise meşru savunmayı, bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak için gösterdiği zorunlu tepki şeklinde kabul etmektedir.
Yargıtay’ın Meşru Savunmanın Uygulanması Açısından Belirlediği Şartlar
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda adam öldürme suçunda meşru savunma hükmünün uygulanabilmesi için şu hususların varlığını aramaktadır.
*Haksız bir saldırının olması gerekmektedir
*Saldırının yönelmiş olduğu hak korunabilir nitelikte olmalıdır
*Saldırı ve savunma aynı anda gerçekleşmelidir
*Savunma zorunlu ve saldırana karşı yapılmalıdır
*Savunma orantılı olmalıdır
Konuya ilişkin açıklamalarımızdan sonra malın çalınmasını engellemek için hırsızın öldürülmesi meşru müdafaa kapsamında mıdır sorusunun cevabını vermeye çalışacağız. Bu hususta Yargıtay’ın aşağıdaki kararı yön gösterici olacaktır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 2013/5664 sayılı kararı,
Olayın Seyri
Olay gecesi, maktul C… ve arkadaşları, düz kontak yapmak suretiyle çaldıkları araç ile tanık Y.. K..’a ait tekel bayisinin kilidini demir kesme makası ile keserek, bayii içinden tekel malzemelerini ve yazar kasanın bozuk para çekmecesini almışlar ve arabanın bagajına koyduktan sonra aynı araç ile saat:05.00 sıralarında sanığın marketinin önüne gelmişlerdir.
Burada demir kesme makası ile kilidi keserek marketin kepengini açmaya çalıştıkları sırada sanık İ.. K.. kendisine ait ve evinin alt katında bulunan marketin kepenklerinin açıldığını duyması üzerine, uyanarak evinin balkonuna çıkmıştır. Sanık, marketin önünde bir aracın kapıları açık halde park etmiş, maktul ve arkadaşlarının kepenklerinin yarısına kadar açık olan marketten eşyaları taşıyarak araca yüklediklerini görmüştür. Sanık, “ne yapıyorsunuz o malları bırakın” diye bağırmak suretiyle kaçmalarını sağlamak istemiş, ancak maktul ve arkadaşları sanığa küfür ederek eylemlerine devam etmişlerdir.
Maktul C…. daha sonra aracın içinde ele geçen sallama tabir edilen elindeki bıçağı balkondan bağırmak suretiyle eylemlerinden vazgeçirmeye çalışan sanığa gösterip, küfür ederek “gir içeri” diye karşılık vermesi üzerine sanık, evin içine girip, evde bulunan ruhsatlı silahını alarak balkona tekrar çıkmıştır. Sanık, şahıslara bağırarak önce havaya üç el ateş etmiş, bunun üzerine maktulün arkadaşları silah sesi ile olay yerinden kaçmışlardır. maktul C.. ise kaçmayarak marketten taşıdıkları tekel malzemelerinin yüklü olduğu araca binerek aracı hareket ettirmiştir.
Sanığın araç ile mallarının da götürüldüğünü görmesi üzerine aracın arkasından araca doğru ateş etmiş, araçta giriş delikleri oluşturan mermilerin aracın içinde şoför koltuğunda oturan maktulün sırt bölgesine isabet etmesi sonucu maktul yaralanarak ölmüştür.
Yargıtayın tespitleri
Yargıtay, sanığın maktul C.. ve arkadaşlarının hırsızlık suçunu işlemek amacıyla marketin kepenginin açılmasından itibaren, bu suçun gerçekleşmemesi ve vazgeçmeleri için çabalamasına rağmen saldırıyı defedememesi karşısında ve kendisine ait malları korunmak amacıyla, olay yerinden malları ile kaçan maktulün bulunduğu araca ateş etmesinde yasal savunma koşullarının gerçekleştiği ve yasal savunmada aşırıya kaçmadığını ifade etmiştir. Yargıtay’a göre, maktul C..’in yaralanarak ölmesinin yasal savunma kapsamında kalmaktadır ve sanık kasten adam öldürme suçundan sorumlu tutulamaz. Bu nedenle sanık hakkında, TCK.nun 25/1 ve CMK.nun 223/2-d maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına ve beraatine kararı verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince sanığın maktul C..’e karşı eylemini yasal savunma sınırının aşılması suretiyle işlediğinden bahisle TCK’nun 27/2 maddesi uyarınca ceza tertibine yer olmadığına karar vermesi yasaya aykırıdır.
Kasten adam öldürme suçlarının niteliği itibariyle ağır cezalık suçlardan olması ve ağırlaştırılmış müebbet ile müebbet hapis cezası olmak üzere hürriyeti bağlayıcı yaptırımlar ile cezalandırıldığı göz önüne alındığında tecrübeli ağır ceza avukatı ile çalışılması ve sürecin tüm aşamalarında birlikte hareket edilmesi gerektiği şüpheden varestedir.
Bunun yanında, yukarıda ki Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere, öldürme eyleminin meşru savunma altında ya da haksız tahrik sonucu işlendiği iddia ediliyorsa hukuka uygunluk sebeplerinin somut olayda oluşup oluşmadığı, haksız tahrikin derecesi, meşru savunmada saldırıya ve savunmaya ilişkin şartlar, meşru müdafaada sınırın aşılıp aşılmadığına ilişkin hususların titizlikle değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu şekilde sanık işlediği eylemin daha az cezayı hak ettiğini veya kişisel cezasızlık sebeplerinin varlığı halinde cezalandırılmaması gerektiğini savunma hakkına sahip olur. Aksi takdirde, yüksek cezalarla karşı karşıya kalınabilir.
Bu itibarla, kasten öldürme suçlarında, emniyet ve jandarma gibi kolluk makamlarından, Cumhuriyet savcılığı tarafından yürütülen soruşturma aşamasına ve yine üst yargı makamları da dâhil olmak üzere tüm yargılama sürecine kadar olan aşamalarda, gerek şüpheli ve sanık, gerekse mağdur yönünden bu kişilerin yasal haklarının tecrübeli bir ağır ceza avukatı olarak savunulması önem taşımaktadır.
Kasten Adam Öldürme suçuyla ilgili her türlü hukuki probleminizde Ceza Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirsiniz.