Kasten Adam Öldürme Suçunda Meşru Savunma

Kasten Adam Öldürme Suçunda Meşru Savunma

TCK’nın 25. maddesinde meşru savunma, gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek şeklinde tanımlanmıştır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise meşru savunmayı, bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak için gösterdiği zorunlu tepki şeklinde kabul etmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinin 1. fıkrası “yaşama hakkını” düzenlemektedir. Aynı maddenin 2. fıkrası ise yaşama hakkının istisnasına yer vermektedir. Bunlardan birisi de, bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı korunmasının sağlanmasıdır. 

Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda adam öldürme suçunda meşru savunma hükmünün uygulanabilmesi için şu hususların varlığını aramaktadır.

*Haksız bir saldırının olması gerekmektedir

*Saldırının yönelmiş olduğu hak korunabilir nitelikte olmalıdır

*Saldırı ve savunma aynı anda gerçekleşmelidir

*Savunma zorunlu ve saldırana karşı yapılmalıdır

*Savunma orantılı olmalıdır

Yargıtay 1. Ceza Dairesi 08.11.1995 tarihli kararında, olay gününden önce sanığın reşit olmayan kızını kaçırıp alıkoyarak kızlığını da bozan maktulün, olay günü de sanığın evine gelip, konut dokunulmazlığını bozduğu gibi, sanığı tehdit edip, evin pencere ve camlarını da kırdığı ve saldırgan davranışlarına devam ettiğini belirtmiştir. Sanık sonrasında, silahsız maktule av tüfeğiyle ateş edip öldürmüştür. Yargıtay, konut dokunulmazlığı saldırıya uğrayan sanığın bunu korumaya ve sağlamaya yönelik hareketlerinin adam öldürme eylemi yasal savunma şartları içinde değerlendirmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 10.10.1995 tarihli kararına göre, sanığın yanlışlıkla içki yerine su bardağını kaldırmasına kızan maktul, aşağılayıcı sözler söylemiş, durumu izah etmek isteyen sanığa hakaret ederek kızmıştır. İçki masasından kalkmak isteyen sanığa engel olmuştur. Devamlı tabancasının kabzasını okşayan maktul, yanında oturanlara ben bu adamı vuracağım, cezasını vereceğim demiş, arkadaşları kendisini sakinleştirmeye çalışmışlardır. Ayağa kalkan maktul, kendisine yol vermek isteyen sanığın göğsüne vurup oturmasını söylemiş ve masadan 2-2,5 metre uzaklaştığında, geri dönerek tabancasını çekip ateş etmiş, ancak tabancası tutukluk yapmıştır. Öldürüleceğinden korkan sanık, tabancasını çekmiş ve dört el ateş etmiştir. Yaralanan maktul, ilk tedavisinden sonra hastaneye götürülürken yolda ölmüştür. Olayın akışı ve işlenmesindeki özellikler ile maktulün kişiliği, sanığın olay sırasındaki ruhi durumu, ölenin davranışları ve her an ateş etme ihtimalinin bulunması nedeniyle öleni etkisiz hale getirmek amacıyla birden ziyade ateş edildiği nazara alındığında, zaruret sınırının aşılmadığının kabulü gerekmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu burada meşru savunma hükümlerinin uygulanması gerektiğini belirtmiştir.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi 09.06.2014 tarihli kararında, aşırı derecede alkollü olan maktulün, babasının dükkânındaki av tüfeğini alıp sanığın işlettiği lokantanın önüne geldiği, bu sırada olay yerine sanığın da gelip aralarında yaklaşık on metre mesafe olduğu halde konuştukları sırada maktulün elindeki av tüfeğini sanığa doğrulttuğu anlaşılmaktadır. Bu sırada elinde dolu vaziyette tek kırma av tüfeği olan sanık, maktul atış yapmadan ateş ederek maktulü öldürmüştür. Yargıtay’a göre, sanık kendisine karşı gerçekleşmesi muhakkak olan haksız saldırıyı o andaki hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmiş ve eylemini meşru savunma koşulları altında gerçekleştirmiştir.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi 10.10.2013 tarihli kararında, sanığın, maktul ve arkadaşlarının hırsızlık suçunu işlemek amacıyla marketin kepenginin açılmasından itibaren, bu suçun gerçekleşmemesi ve vazgeçmeleri için çabalamasına rağmen saldırıyı defedemediğini belirtmiştir. Karara göre, sanık, kendisine ait malları korunmak amacıyla, olay yerinden mallarıyla kaçan maktulün bulunduğu araca ateş etmiştir. Yargıtay’a göre burada, yasal savunma koşullarının gerçekleşmiş ve yasal savunmada aşırıya kaçılmamıştır.

Meşru Savunmada Sınırın Aşılması

Türk Ceza Kanunun 27. maddesine göre, kast olmaksızın meşru savunmada sınırın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, sanık taksirli suç hükümleri kapsamında cezalandırılacaktır. Ancak maddenin ikinci fıkrasına göre, meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise kasten adam öldüren faile ceza verilmeyecektir.

Meşru savunmada bulunan kişi kendisine yönelmiş saldırıdan saldırganı öldürmeden kurtulma imkanı varken ve soğukkanlılıkla bu durumu değerlendirebilecek ruh halinde olmasına rağmen saldırganı öldürürse burada artık meşru savunmada sınırın aşılması söz konusu olamaz. ancak haksız tahrik hususu değerlendirilebilir.

Bununla birlikte, fail, kendisine veya başkasına ait bir hakka yönelmiş saldırı karşısında içinde bulunduğu şartlar nedeniyle saldırıdan kurtulma için gerekli olandan daha fazla bir savunmada bulunmuş olabilir. Bu durumda saldırganı öldüren kişi kasten adam öldürmeden değil taksirle adam öldürme suçundan ceza alır.

Kasten adam öldürme eyleminin meşru savunma altında işlendiği iddia ediliyorsa hukuka uygunluk sebeplerinin somut olayda oluşup oluşmadığı, meşru savunmanın şartları, meşru müdafaada sınırın aşılması konularına ilişkin durumların titizlikle değerlendirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, yüksek cezalarla karşı karşıya kalınabilir. Bu nedenle tecrübeli ağır ceza avukatının hukuki desteğinden yararlanmak çok önemlidir.

Kasten Adam Öldürme suçuyla ilgili her türlü hukuki probleminizde Kayseri Ceza Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirsiniz.