Kasten yaralama eyleminin TCK’nın 87. maddesinde belirtilen şekillerde işlenmesi halinde fail, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan cezalandırılır.
Duyularından Veya Organlarından Birinin İşlevinin Sürekli Zayıflamasına Neden Olacak Şekilde Nitelikli Yaralama Suçu
Yaralama eylemi sonucunda, mağdurun duyu veya organlarının işlevlerini yerine getirmede güçlük çekmesi veya azalması durumunda neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hükümleri uygulanacaktır.
Bu fıkra gereğince ceza verebilmek için duyu ve organlardaki zayıflamanın sürekli olması gerekmektedir. Bu nedenle, mağdurda meydana gelen yaranın niteliği ve ağırlığının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumundan rapor alınmalıdır.
Konuşmada Sürekli Zorluğa Neden Olacak Şekilde Nitelikli Yaralama Suçu
Bu hükmün uygulanabilmesi için, konuşma yeteneğinin tamamen yitirilmesi değil, konuşma yeteneğinin kullanılmasında güçlükle karşılaşılması gerekir.
Bu maddedeki neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama halinin uygulanabilmesi için, konuşma yeteneğinin açık bir şekilde değişikliğe uğraması gerekir. Yaralama sonrası, mağdur, muhataplarıyla konuşmak suretiyle diyalog kurabilmekte, bunun yanında önceki durumuyla mukayese edildiğinde konuşma yeteneğinde açık bir şekilde negatif anlamda bir farklılık oluşmaktadır.
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 17.09.2015 tarihli kararında, mağdurun yüzünün sağ yarısındaki yaygın deforme görünümünün, yüzün sürekli değişikliği ve kişinin dil ve dudak fonksiyon kayıplarına bağlı konuşmada sürekli zorluk oluşacak şekilde yaralanmasına neden olduğu belirtilmiştir.
Yüzde Sabit İze Neden Olacak Şekilde Nitelikli Yaralama Suçu
Maddenin gerekçesine göre, fıkrada geçen yüz deyiminden, kişinin boyun ve kulakları dâhil, başın ön kısmı anlaşılmaktadır. Yüzde sabit iz, yaralama sonucu yüzde meydana gelen daimî, sürekli izlerdir. Ancak bu izler yüzün sürekli değişikliği hâlinden farklıdır.
Sabit iz yüzü değiştirmemekte ve mağduru öteden beri tanıyanlarda, kişiliği bakımından herhangi bir duraksamaya neden olmamaktadır. İkinci fıkrada söz konusu edilen yüzde sürekli değişiklik hâlinde ise, bunun tam tersi söz konusudur.
Yaralama sonucu oluşan izin, sabit iz olup olmadığının belirlenmesi açısından adli tıp uygulamalarına göre, değerlendirmenin yaralanmadan itibaren altı ay sonra yapıldığı görülmektedir.
Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 20.09.2021 tarihli kararında, Adli Tıp uygulamalarına göre yüzdeki sabit izin tespiti bakımından sağlıklı bir değerlendirme yapılabilmesi için olay tarihinden itibaren altı aylık sürenin geçmesi gerektiği gözetilmeden karar verilmesi bozma nedeni yapılmıştır.
Yüzdeki sabit izin bir şekilde saklanması ya da cerrahi operasyonlar ile tedavi edilmesi halinde dahi, bu fıkra gereğince neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hükümleri uyarınca artırım yapılabilir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 08.11.2021 tarihli kararında, Sanığın kasten yaralama eyleminin, katılanın vücudunda kemik kırılmasına ve yüzde sabit ize neden olması karşısında; sonuç cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi gerekirken cezanın alt sınırdan belirlenmesi nedeniyle ilk derece mahkemesinin kararı bozulmuştur.
Yaşamı Tehlikeye Sokan Bir Duruma Neden Olacak Şekilde Nitelikli Yaralama Suçu
Yaralama sonucunda mağdurun yaşamının tehlikeye girip girmediğinin belirlenmesinde, tıbbi bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Ayrıca, bu durumun yakın bir zamanda gerçekleşmesi ihtimali olan bir hayati tehlikeye neden olması şarttır.
Bu maddede belirtilen neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama halinin diğer suçlarla karıştırılmaması gerekir. Örneğin, fail, öldürme kastıyla eylemini gerçekleştirir ancak mağdurun hayati bir tehlike ortaya çıkacak şekilde yaralanmasına neden olursa öldürmeye teşebbüs gerçekleşir. Bunun yanında, fail, yaralama kastıyla hareket etmesine rağmen eylem sonucunda mağdur ölürse, bu sefer kasten yaralama sonucu ölümün meydana gelmesi (TCK madde 87/4) durumunun değerlendirilmesi gerekecektir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 27.10.2021 tarihli kararında,katılan hakkında düzenlenen Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas kurulu raporuna göre, kafa bölgesindeki dört adet kesici delici alet yaralanmalarından birinin orta (3) derece kırığa ve yaşamı tehlikeye sokan bir duruma neden olduğu belirtilmiştir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 19.10.2021 tarihli kararında, 12.02.2016 tarihli Adli Tıp Başkanlığı 2. ihtisas Kurulu raporuna göre, mağdurun böbrek lezyonuna kesici delici alet yaralanmasının kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu ifade edilmiştir. Bunun yanında, yaralamanın etkisinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığının belirtilmesi karşısında, sanığın eyleminin TCK’nın 86/1, 86/3-e, 87/1-d-son maddelerine uyduğu gözetilmeden karar verilmesi bozma nedeni yapılmıştır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 13.10.2021 tarihli kararında, sanığın sopa ile katılanın kafasına vurması şeklinde gerçekleşen eylemi nedeniyle katılanın deplase frontal kemik ve sol frontal sinüs dış lamina kırıkları, minimal deplase sol orbitasuperior duvar kırığı ile zigomatik kemik kırığına neden olacak şekilde yaralandığı anlaşılmaktadır. Yargıtay, söz konusu kırıkların hayat fonksiyonlarını müştereken ağır 5. derecede etkilediğini, yaşamını tehlikeye sokan bir duruma ve yüzünde sabit ize neden olduğunu not etmiştir. Bu nedenle, TCK’nin 3. maddesindeki cezada orantılılık ilkesi gereği, hakkaniyete uygun ve üst sınıra yakın şekilde ceza tayin edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Gebe Bir Kadına Karşı İşlenip De Çocuğunun Vaktinden Önce Doğmasına Neden Olacak Şekilde Nitelikli Yaralama Suçu
Maddede belirtilen neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama durumun uygulanabilmesi için, vaktinden önce doğan çocuğun canlı olarak doğması gerekir. Bununla birlikte, yaralama eylemi sonucunda vaktinden önce doğan çocuğun ne kadar yaşadığı önem arzetmez.
Eğer kadının yaralanması sonucunda çocuk ölü doğar ise, TCK’nın 87. maddesinin 2. fıkrasının (e) bendinde düzenlenen çocuk düşürme suçu gündeme gelir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 21.03.2017 tarihli kararında,sanığın hamile olan mağdur eşini kasten yaralaması ile mağdur eşin sancılarının başlayıp erken doğum ile dünyaya gelen bebeğin ileri derecede prematürite olması ve gelişen komplikasyonlar nedeniyle bir gün içinde vefat ettiğini belirtmiştir. Yargıtay’a göre erken doğum ile yaralanma arasında illiyet bağının bulunduğu Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. İhtisas Kurulunun 27.03.2013 tarihli raporundan anlaşılmaktadır.
Ancak sanığın mağdura yönelik eyleminin ”Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına” mı neden olduğu yoksa ”Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine” mi neden olduğu konusunda Adli Tıp Kurumu Başkanlığı ilgili İhtisas Kurulundan görüş sorulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır.
Mağdurun İyileşmesi Olanağı Bulunmayan Bir Hastalığa Veya Bitkisel Hayata Girmesine Neden Olacak Şekilde Nitelikli Yaralama Suçu
Mağdurun, yaralanma sonucunda, iyileşme imkânının bulunmaması durumunda bu fıkrada belirtilen neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hükümleri uygulanma imkânı bulur. İyileşme imkanının olup olmadığının belirlenmesindeki kriter ise, suçun işlendiği andaki tıbbi imkanlar nispetinde belirlenecektir. Bunun yanında, hastalık, o anda bir şekilde tedavi edilebiliyorsa ve mağdurun iyileşme imkânı var ise yaralama eyleminin cezası bu fıkra gereğince arttırılamaz.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 13.09.2021 tarihli kararında, Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nün 01.07.2019 tarihli raporunda belirtildiği üzere, katılanın iyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa neden olacak şekilde yaralandığı anlaşılmakla, üst sınırdan bir ceza belirlenmesi gerekirken eksik ceza tayini hukuka aykırı görülmüştür.
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 23.12.2020 tarihli kararında, adli raporlara göre, sanığın eylemi nedeniyle katılanın yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, iyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa neden olacak şekilde yaralandığı belirtilmiştir. Yargıtay, birden fazla nitelikli halin ihlali ile atılı suçu işleyen sanık hakkında, suçun işleniş şekli, kastının yoğunluğu ve meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alınarak, üst sınıra yakın şekilde ceza tayin edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Duyularından Veya Organlarından Birinin İşlevinin Yitirilmesine Neden Olacak Şekilde Nitelikli Yaralama Suçu
Kasten yaralama sonucunda, vücutta çift olarak bulunan organlardan birinin işlevini tamamen yitirmesi durumunda, diğer organ işlevini görmeye devam ettirse dahi, organın ya da duyuların işlevinin zayıflaması değil, işlevin yitirilmesi hali söz konusu olacak ve fail bu fıkra gereğince neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hükümleri uyarınca cezalandırılacaktır. Bu anlamda yaralamanın niteliğinin Adli Tıp tarafından tespit edilmesi gereklidir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 29.04.2021 tarihli kararında, mağdur hakkında Kocaeli Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporun sonuç bölümünde duyularından ya da organlarından birinin işlevinin sürekli yitirilmesine neden olup olmadığı hususunda, yaralamaya ilişkin muayenenin olay tarihinden 18 ay geçtikten sonra yapılması gerektiğini belirtmiştir.
Konuşma Ya Da Çocuk Yapma Yeteneklerinin Kaybolmasına Neden Olacak Şekilde Nitelikli Yaralama Suçu
Konuşma yeteneğinin kaybının söz konusu olabilmesi için, yaralama eylemi sonrası mağdurun ya hiç ses çıkaramaması ya da çıkarılan seslerle konuşamaması gerekmektedir. Çocuk yapma yeteneğinin kaybından söz edilebilmesi için ise bu sonucun yaralama sonucunda gerçekleşmesi gerekir. Bunun yanında, çocuk yapma yeteneği geçici olarak kaybedilmiş ise bu fıkraya göre neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hükümleri uyarınca artırım yapılamaz.
TCK’nın 87/2-c maddesinde düzenlenen nitelikli halin uygulanabilmesi için, fail mağdurun çocuk yapma yeteneğini yok etmek niyetiyle hareket etmemelidir. Aksi takdirde fail TCK’nın 101. maddesinde düzenlenmiş olan kısırlaştırma suçu ile cezalandırılır.
Mağdurun Yüzünün Sürekli Değişikliğine Neden Olacak Şekilde Nitelikli Yaralama Suçu
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 17.11.2020tarihli kararına göre, mağdurun Adli Tıp Şube Müdürlüğüne sevk edilerek mağdurdaki her bir yaranın niteliği ve ayrı ayrı yaşamsal tehlikeye neden olup olmadığı, yüzünde sabit ize neden olup olmadığı hususunda raporu alınarak neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hükümleri uyarınca hukuki durumunun belirlenmesi gerekmektedir.
Vücutta Kemik Kırılmasına Veya Çıkığına Neden Olan Kasten Yaralama Suçu
TCK’nın 87 nci maddesinin 3 üncü fıkrasına göre, “Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır”
Adli Tıp Kurumu, yaralama sonucu oluşan vücuttaki kemik kırıklarını kırığın hayat fonksiyonlarına etkisine göre hafif (1), orta (2-3) ve ağır (4-5-6) olarak sınıflandırmaktadır. Bunun yanında kırık olmasa bile, kemik çatlakları da Adli Tıp Kurumu tarafından kemik kırığı şeklinde değerlendirilmektedir.
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 01.12.2021 tarihli kararında, adli tıp kriterlerine göre kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisinin 1. dereceden 6. dereceye kadar hafif, orta ve ağır dereceler belirlenmekle TCK’nin 87/3. maddesi uygulanırken kırığın derecesi gözetilerek makul oranda bir artırım yapılması gerektiğini belirtmiştir.
Kasten yaralama suçunda gerek Cumhuriyet savcılığı tarafından yürütülen soruşturma aşamasında gerekse tüm yargılama süreçlerinde, şüpheli, sanık ve mağdur açısından hak kaybı yaşamamaları adına yasal haklarının savunulması önem taşımaktadır. Bu itibarla tecrübeli ceza avukatının hukuki yardımı yadsınamaz bir gerçektir.
Nitelikli Yaralama suçuyla ile ilgili her türlü hukuki probleminizde Kayseri Ceza Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirsiniz.