Mahkeme tarafından nitelikli dolandırıcılıkta tutuklu yargılama gerekip gerekmediği somut olayın şartları içerisinde değerlendirilmektedir. Kuvvetli suç şüphesinin varlığı, delillerin karatılma ihtimali ile şüpheli veya sanığın kaçma durumu mevcutsa nitelikli dolandırıcılıkta tutuklu yargılama kararı verilebilir.
Bununla birlikte, somut olayda, nitelikli dolandırıcılıkta tutuklu yargılama nedenleri olsa bile, hakim şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı yerine adli kontrol kararı verebilir.
Dolandırıcılık Suçu ve Cezası
TCK’nın 157. maddesine göre, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye dolandırıcılık suçunu işlemiş olur. Dolandırıcılık suçunun basit halinin cezası bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıdır.
Dolandırıcılık suçunun takibi şikâyete bağlı değildir. Bu nedenle Cumhuriyet savcılısı suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez kendiliğinden soruşturma işlemlerini başlatır.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için, failin hileli hareketler ile eylemini gerçekleştirmesi, bu hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması ve son olarak failin, mağdurun veya başkasının zararına, kendisinin veya başkasının yararına haksız bir fayda elde etmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, mağdura verilen zarar ile eylem arasında uygun nedensellik ilişkisi mevcut değilse ya da hileli davranışın aldatacak nitelikte değil de basit bir yalandan ibaret olması halinde bu suç oluşmaz.
Görüldüğü gibi, dolandırıcılık suçunu diğer malvarlığına karşı işlenen suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 17.02.2015 tarih ve 2015/1 sayılı kararında dolandırıcılık suçunun asli unsuru olan hileli davranışlardan ne anlaşılması gerektiğini ortaya koymuştur. Karara göre, sadece yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Kanun koyucu yalanı belirli bir takım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmeyecektir. Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.
Nitelikli Dolandırıcılık Suçu ve Cezası
Nitelikli dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158. maddesinde düzenlenmiştir. Suçun nitelikli hallerinin işlenmesi halinde fail, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Örneğin, dinin istismar edilmesi suretiyle işlenen dolandırıcılık suçu nitelikli kabul edilmiştir. Nitekim, Yargıtay 23. Ceza Dairesinin 20.06.2012 tarih ve 2012 / 39544 sayılı kararında, sanığın hayali bir yaratık ile işbirliği yaptığı, kendisine yapılacak yardımların Allah’a borç verme kabilinden sayılacağı, gerçekte mevcut olmayan hastalıklarının bulunduğu, yabancı istihbarat birimlerinin peşinde olduğu, kansere ilaç bulduğu gibi yalanlarla sanal ortamdaki takipçilerini etkileyip kendisine para gönderilmesini sağladığı anlaşıldığından, eylemin TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenen dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturacağı kabul edilmiştir.
Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle işlenen dolandırıcılık suçu da nitelikli kabul edilmiştir. Nitekim, Yargıtay 23. Ceza Dairesinin 22.12.2016 tarih ve 2016 / 11042 sayılı kararında, sanığın, suç tarihinde, daha önceden tanıdığı olan, algılama yeteneği zayıf ve %99 oranında özürlü olan mağdur un yanına gelerek, S. isminde bir dul bayan olduğunu ve bu bayan ile kendisini evlendirebileceğini, bunun içinde yüzük almaları gerektiğini söyleyerek mağdurun inanmasını sağladıktan sonra, mağdur adına Bakanlık tarafından yatırılan özürlü maaşını PTT şubesinden çektirerek aldığı anlaşıldığından eylemin TCK’nın 158/1-c maddesinde düzenlenen Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturacağı kabul edilmiştir.
Hangi Durumlarda Nitelikli Dolandırıcılıkta Tutuklu Yargılama Mümkündür?
Ceza Muhakemesi Kanununun 100. maddesine, göre tutuklama kararı verilebilmesi için şu şartlar aranmaktadır.
1. Kuvvetli Suç Şüphesi: Tutuklama kararı verilebilmesi için ilk şart, şüpheli veya sanık hakkında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunmasıdır.
2. Tutuklama Nedeni: Tutuklama kararı verilebilmesi için kuvvetli suç şüphesi yanında ayrıca bir tutuklama nedeni de bulunmalıdır.
Bir tutuklama sebebinin mevcut olduğu varsayılan haller şunlardır:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa bir tutuklama nedeni var sayılabilir.
Katalog suçlarda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı durumunda bir tutuklama nedeninin de mevcut olduğu kabul edilir.
Bu itibarla, katolog suçlardan birini gerçekleştirdiği noktasında somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması durumunda, şüpheli veya sanığın kaçacağı veya delilleri karartma ihtimalinin bulunduğu kabul edilir.
İnternetin daha yoğun kullanılmasıyla birlikte dolandırıcılık suçunun her geçen gün yeni yöntemlerle işlenir hale geldiği anlaşılmaktadır. Buna bağlı olarak mağdur sayısı artmaktadır. Dolandırıcılık suçunun failleri ise tespit edilmeyecekleri düşüncesiyle daha da cesaretli bir şekilde bu suçu işlemeye devam etmektedirler.
Dolandırıcılık suçunun mağduru olunması ya da bu suçu işlemediği halde sanık durumuna düşülmesi halinde olayın seyri ve olaya etki eden faktörler ayrıntılı bir şekilde, mevcutsa delilleri ile birlikte adli makamlara aktarılmalıdır. Bu noktada Yargıtay kararlarını emsal göstermek hakkın savunulması açısından anahtar role sahip olabilecektir.
Bu itibarla, hak kaybına uğramamak için dolandırıcılık suçlarına vakıf tecrübeli ceza avukatının hukuki yardımı önem taşımaktadır.
Dolandırıcılık suçu ve nitelikli dolandırıcılıkta tutuklu yargılama ile ilgili her türlü hukuki probleminizde Ceza Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirsiniz.