Taksirle adam yaralama suçuna ilişkin yazımızda öncelikle kast ve taksir kavramları üzerinde durulması gerektiğini düşünüyoruz.
Ceza hukukunda “kusurluluk” kast ve taksir olarak, ayrılmaktadır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilinerek ve istenerek gerçekleştirmesidir. Taksir ise dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Yani taksir kısaca, istenen bir hareketin, istenmeyen neticesinden sorumluluk anlamına gelmektedir. Taksirde, fail hareketi kendi iradesiyle yapmaktadır. Ancak, yaptığı hareketin sebep olacağı neticeyi öngörememektedir.
Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı ve öğretide de benimsendiği üzere taksirli suçlarda aranması gereken unsurlar şunlardır,
1.Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2. Hareketin iradi olması,
3. Sonucun istenmemesi,
4.Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
5.Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması.
Trafik kazaları, iş kazaları, tıbbi tedaviden doğan kazalar taksirle yaralama suçunun en yaydın görüldüğü örnekler olmakla birlikte, seçimlik hareketli bir suç olması nedeniyle,başkasının vücuduna acı veren veya sağlığın ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her türlü eylem taksirle yaralama suçunu oluşturabilir.
Taksirle adam yaralama suçunda failin kusurun belirlenmesi ve dolayısıyla dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlâl edilip edilmediğinin tespit edilmesi açısından çoğu zaman bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekmektedir. Örneğin, hastaya yapılan tıbbi müdahalenin usulüne uygun olarak yapılmış olup olmadığının tespiti ya da bir trafik kazasında, sürücülerin trafik kurallarına uyup uymadıklarının belirlenmesi bilirkişi incelemesini gerektirmektedir.
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 28.09.2021 tarihli ve 2021/6294 sayılı kararında, müştekinin kendi şeridinde seyrederek şüphelinin aracını geçtiği esnada, şüphelinin aracının sağa yönelmesi nedeniyle çarpmaya maruz kaldığı belirtilmiştir. Daireye göre, maddi olayın ve kusur durumunun şüpheye yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi için keşif yapılarak bilirkişi raporu aldırılması ve delillerin etraflıca araştırılıp ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekmektedir.
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 21.06.2021 tarihli ve 2021/5078 sayılı kararında, kaza anına ilişkin dosya arasında bulunan görüntülerde incelenerek, olay mahallinde keşif yapılması suretiyle, şüphelinin olayda kusur durumuna ilişkin rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Taksirli suçlarda, gerek icrai, gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir.
İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Taksirle Adam Yaralama Eyleminde Mağdurun veya Başka Bir Kişinin Etkisi ve İlliyet Bağı
Sonucun gerçekleşmesinde mağdurun taksirli davranışının da etkisinin olması hâlinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum, failin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğini de değiştirmeyecektir.
Mağdurun Kusuru Varsa Fail Taksirli Adam Yaralama Eyleminden Sorumlu Olur mu?
Yargıtay Ceza Genel Kuruluna göre, zararlı neticenin, failin hareketlerinin mağdurun ya da üçüncü bir kişinin hareketi ile birleşmesi sonucu meydana geldiği durumlarda, failin taksirli sorumluluk şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesi zorunludur. Bu açıdan, neticeye kimin sebebiyet verdiği, bir diğer ifadeyle failin iradi hareketi ile netice arasındaki nedensellik bağının kesilip kesilmediğinin tespit edilmesi gerekmektedir.
Mağdur ya da üçüncü kişinin hareketinin ya da bir başka nedenin neticenin tek sebebi olduğu veya zararlı neticenin yalnızca bu kişilerin kusurlu hareketlerinden kaynaklandığı durumlarda, failin hareketi ile netice arasındaki nedensellik bağının ortadan kalktığı kabul edilmelidir.
Buna karşılık failin kusurlu hareketine mağdur ya da üçüncü bir kişinin kusurlu hareketinin eklendiği ve neticenin çeşitli kusurlu hareketlerin birleşmesinden meydana geldiği hâllerde, nedensellik bağı kesilmez. Bu durumda, TCK’nın 40. maddesine göre taksirli suçlarda iştirak ilişkisi de mümkün olmadığından, anılan Kanun’un 22. maddesinin dört ve beşinci fıkralarına göre herkes kendi kusurundan dolayı ve kusuruna göre sorumlu olacaktır.
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 01.11.2006 tarihli ve 2006 / 5579 sayılı kararında, Sanıklar B. ve M.’nin köydeki satıcılardan süt alma konusunda çıkan anlaşmazlık üzerine kamyonetinde bulunan Mustafa’ya taş ve sopa ile saldırdıkları görülmektedir. Bunun üzerine bu şahsın kamyoneti ile kaçmak için geri manevra yapmak isterken bankette bulunan çocuğa çarpıp ölmesine neden olması şeklinde gelişen olayda, hareketleri ile ölüm olayı arasında illiyet bağı bulunmadığı tespit edilmiştir.
Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 05.02.1996 tarihli ve 1996/1025 sayılı kararında, Ameliyat sırasında biten oksijen tüpünü teknisyen sanıkların değiştirdikleri yetkisiz hizmetlinin, yanlışlıkla karbondioksit tüpünü bağlaması sonucu ölümün meydana geldiği görülmektedir. Bu nedenle, ameliyat öncesi ve ameliyat sırasında görevini yerine getirmeyerek asli kusurlu olan doktor sanığın ve onun kadar olmasa da ağırlıklı kusurları bulunan teknisyen sanıkların kusurlarının derecesi hakkında Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerekmektedir. Bu itibarla Adli Tıp Kurumundan yerine, gerekçesi yetersiz ve bağlayıcı olmayan Yüksek Sağlık Şurası raporuna itibar edilmesi yasaya aykırı kabul edilmiştir.
Taksirle Adam Yaralama Suçunda Şikâyet Süresi Ne Kadardır
Basit taksirle adam yaralama suçu şikâyete tabidir. Bu nedenle taksirle yaralama eyleminin mağduru, suçun işlenmesinden ve failin öğrenilmesinden itibaren 6 ay içerisinde şikayet hakkını kullanmalıdır.
Bunun yanında, failin eylemi bilinçli taksirle şeklinde işlemesi halinde, sadece suçun TCK md. 89/1’de yer alan hali şikâyete tabidir. Suçun TCK md. 89/2-3-4’te düzenlenen nitelikli hallerinin bilinçli taksirle işlenmesi halinde, şikâyet olmasa dahi, Cumhuriyet savcılığı tarafından resen soruşturulur ve şikâyetin geri alınması başlamış olan soruşturmayı sonlandırmaz.
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 09.11.2021 tarihli ve 2021/7774 sayılı kararında, eylemini bilinçli taksirle gerçekleştiren sanık hakkında, nitelikli yaralanma halinde şikayet şartına bağlı olunmadığı gözetilerek, mağdurların yaralanmalarına ilişkin kati adli raporlarının alınmasının ardından sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, sanık hakkındaki eylemin ayrılarak şikayetten vazgeçtiği kabul edilen mağdurlar yönünden düşme kararı verilmesi hukuka aykırı görülmüştür.
Taksirle Adam Yaralama Cezası
TCK’nın 89. maddesine göre taksirle adam yaralama cezası şu şekildedir.
1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Vücudunda kemik kırılmasına,
c) Konuşmasında sürekli zorluğa,
d) Yüzünde sabit ize,
e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına, neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.
(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine, neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.
(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Uygulamada taksirle adam yaralama eylemlerine sıkça rastlanılmaktadır. Zira trafik kazaları, iş kazaları, tıbbi tedaviden doğan kazalar, genelde kasıtlı olarak değil, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla gerçekleşmektedir. Eylemin taksirle ya da kasıtla gerçekleşmesi, birçok yönden sanığın hukuki durumunu etkiler. Evvela, kasıt veya taksir halinde verilen cezalar farklıdır. Bunun yanında adli sicil kaydı açısından da farklı sonuçlar doğmaktadır.
Bu nedenle yaralama eylemi taksirli olarak işlenmemişse bu durum delilleri ile ortaya konulmalıdır. Elbette diğer suçlarda olduğu gibi taksirle adam yaralama suçu açısından da avukat tutma zorunluluğu yoktur. Ancak hak kaybına uğramamak adına tecrübeli ceza avukatının hukuksal desteği önem arz etmektedir.
Taksirle Adam Yaralama suçuyla ilgili her türlü hukuki probleminizde Ceza Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirsiniz.