Follow us on :

Çekişmeli Boşanma Davasında Genel Boşanma Sebepleri

çekişmeli boşanma davasında genel boşanma sebepleri

Evlilik ilişkisi, Medeni Kanuna göre özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebepleri bulunması halinde çekişmeli boşanma davası açılarak mahkeme kararı ile sona erdirilebilir. Boşanma davası ile sadece eşlerin ayrılması değil, nafaka, maddi ve manevi tazminat, velayet, ziynet eşyalarının durumu ve ev eşyalarının paylaşımı gibi birçok meselenin de çözümü sağlanmaya çalışılır. Boşanma sebeplerinin genel ve özel nitelikte olması, hâkimin takdir yetkisi bakımından önem göstermektedir.

Özel boşanma sebebinin bulunması halinde, eşlerin kanunda belirlenen durumları ispat etmesi boşanma için yeterlidir.

Genel boşanma sebepleri ise eşlerin kanunda belirlenen hususları ispat etmesinin yanında bu durumların diğer eş için ortak hayatı çekilmez hale getirip getirmediği de hâkim tarafından araştırılması gerekir.

TMK’nın 166/1 maddesine göre, evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Bu maddeye göre açılacak boşanma davasında, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede sarsan her türlü eylem genel boşanma sebebleri oluşturabilir. Bu durumu meydana getiren sebepler kanunda tek tek sayılmamıştır. Bu nedenle, hangi durumların evlilik birliğini temelinden sarsacağı konusunda hâkimin geniş takdir yetkisi bulunmaktadır.

Hangi Durumlarda Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsıldığı Kabul Edilir

Aşağıdaki haller genel boşanma sebepleri olarak kabul edilir ve bu durumlarda Yargıtay evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına karar vermektedir.

Doğal Olmayan Cinsel İlişkiye Zorlama

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi   01.05.2008 tarih ve 2008/6157 sayılı kararı, “Boşanmaya sebep olan olaylarda eşine fiziksel şiddet uygulayan, doğal olmayan yollardan cinsel ilişki gerçekleştiren koca tam kusurludur.

Cinsel İlişkiden Kaçınma

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi   26.09.2013 tarih ve 2013/20 sayılı kararı, “ davalı-davacı kocanın cinsel ilişkiden kaçınmasına ve eşinin ailesiyle görüşmesini engellemek için ona baskı yapmasına karşılık; davacı-davalı kadının da güven sarsıcı davranışlar içine girdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda; boşanmaya sebep olan olaylarda sadece koca değil, kadın da kusurlu olup; tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir.”

Eşini Sevmediğinin Söylenmesi

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi   09.02.2021 tarih ve 2021/1089sayılı kararı, “kadının kabul edilen ve gerçekleşen “Kocasını sevmediğini, birlikte yaşamak istemediğini söylediği” şeklindeki kusurlu davranışı”

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi   17.10.2018 tarih ve 2018/11402 sayılı kararı, “mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen erkeğin kusurlu davranışları yanında, kadının da eşini sevmediğini, eşinden tiksindiğini, eşinden boşanmak istediğini söylediği ve evi sık sık terk ettiği anlaşılmaktadır”

Ev İşlerini Yapmaktan Kaçınma

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  19.02.2020 tarih ve 2020/1315sayılı kararı, “mahkemece kadına kusur olarak yüklenen ” çok asabi ve sinirli olduğuev işlerini ihmal ettiği, baskıcı bir yapıya sahip olduğu,” vakıasına yönelik tanık beyanlarının soyut, duyuma dayalı, Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olduğu anlaşılmaktadır. İspat edilemeyen vakıalar taraflara kusur olarak yüklenemez.”

Bağımsız Konut Temin Edilmemesi

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  02.11.2021  tarih ve 2021/7999 sayılı kararı, “toplanan delillerden davacı-karşı davalı erkeğin bağımsız konut temin etmediği…”

Aile Sırlarının Başkalarına Anlatılması

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  22.02.2010 tarih ve 2010/3196sayılı kararı,“Toplanan delillerden davalı-davacı kadının aile sırlarını anlatmasına karşılık davacı-davalı kocanın da davalı-davacı kadın ve ailesine ağır hakaretler ettiği, kadını tehdit ettiği, birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır.”

İcra Takibine Neden Olma

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  28.03.2019 tarih ve 2019/3610sayılı kararı, “kadının da eşinin haberi olmadan ortak çocuğun borçları için kredi kullandığı ve icra takibine neden olduğu, bu nedenle boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı-karşı davalı kadının az da olsa kusurunun bulunduğu”

Eşlerin Birbirlerine Hakaret Etmesi

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  29.11.2021 tarih ve 2021/8842sayılı kararı, “…evlilik birliğinin temelden sarsılmasına neden olan olaylarda taraflarca dayanılan ve ispatlanan maddi vakıalara göre: eşine müdahaleci ve baskıcı davranan, aşağılayan ve hakaret eden erkek ağır, evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmede yetersiz kalan kadın az kusurludur.”

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  08.11.2021 tarih ve 2021/8316sayılı kararı, “tarafların boşanmaya sebebiyet veren ve gerçekleşen kusurlu davranışlarına göre; ailesinin hakaret ve aşağılamalarına sessiz kalan ve fiili ayrılık döneminde eşini arayıp sormayan, ihtiyaçlarını karşılamayan erkek ile eşine küçük düşürücü sözler söyleyen ve birlik görevlerini yerine getirmeyen kadın eşit kusurludur.”

Güven Sarsıcı Davranışlarda Bulunma

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  14.09.2021 tarih ve 2021/6037sayılı kararı,“boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, erkek tarafından müşterek haneye eşinden gizli olarak yerleştirilen dinleme cihazına kaydedilen konuşmalarında başka bir erkekle evli bir kadına yakışmayacak şekilde uygunsuz konuşmalar yapmak suretiyle güven sarsıcı davranışlarda bulunan kadının, kadının telefon konuşmalarına kısıtlama koyan ve fiili ayrılık döneminde kadına ait olmasına rağmen alıkoyduğu telefon ile kadının akrabalarına birtakım kadını suçlayıcı mesajlar gönderen erkeğe nazaran daha ağır kusurlu olduğu”

Çekişmeli Boşanma Davasında Tarafların Kusuru

TMK’nın 166. maddesinin ikinci fıkrasına göre, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir. Davacının daha az kusurlu olması halinde ise davalının yapacağı itirazın anlamı yoktur. Aile hâkimi, bu durumda, boşanma davasını kabul ederek boşanma kararı verir.

Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması Nedeniyle Çekişmeli Boşanma Davası 

Türk Medeni Kanununun 166/4 maddesine göre, boşanma sebeplerinden herhangi biriyle (özel ya da genel boşanma sebebi olması fark etmez) açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

Bu boşanma davasında, daha önceki davanın sebebi önemli olmadığı gibi, kimin tarafından açıldığı da sonucu değiştirmez. Bunun yanında, kusur durumu da bu sebebe dayalı boşanma davasında araştırılmaz ve TMK’nın 166/4 maddesindeki şartların gerçekleşmiş olduğu hallerde hâkimin takdir yetkisi yoktur ve boşanmaya karar vermek zorundadır. Elbette, kusursuz ya da daha az kusurlu eşin maddi ve manevi tazminat hakları ile nafaka talep hakkı saklıdır.

Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddinden itibaren en az 3 yılık süre geçmelidir. Ancak 3 yıldan daha fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen ortak hayat yeniden kurulmuş ise artık bu sebebe dayanılarak boşanma davası açılamaz.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 17.12.2008 tarih ve 2008 / 17188 sayılı kararı, “Boşanma kararı verilebilmesi için eşlerin kusur durumlarının araştırılması söz konusu değildir. Davacı koca tarafından açılan ve reddedilen dava 15.4.2003 tarihinde kesinleşmiş olup, bu dava üç yıllık fiili ayrılık süresi sonunda açılmıştır. Bu durumda Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi koşulları gerçekleşmiştir”

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 28.09.2004 tarih ve 2004 / 10824 sayılı kararı, “Kocanın açtığı boşanma davası reddedilmiş 13.9.1999’da, yine daha sonra Asliye Hukuk Mahkemesindeki davada retle sonuçlanmış ve 13.9.2002’de kesinleşmiştir. Toplanan deliller­den ilk davanın reddinden sonra eşlerin bir araya gelmedikleri anla­şılmaktadır. Kesinleşen ilk dava­dan sonra üç yıl geçtikten sonra bu dava açılmıştır. Daha sonra ikinci bir davanın açılmış olması ilk da­vanın boşanmaya esas alınmasını engellemez. Yasanın aradığı şartlar gerçekleşmiştir.”

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 28.09.2004 tarih ve 2004 / 10824 sayılı kararı, “Toplanan delillerden eşlerin bu üç yıllık fiili ayrılık sırasında aynı evin farklı odalarında yaşadıkları, davalının (kadının) gidecek yeri olmadığı için mecburen evden ayrılamadığı, ancak hiçbir zaman bir araya gelmedikleri anlaşılmaktadır. Eşlerin bu yaşam biçimleri ortak hayatı yeniden kurdukları şeklinde yorumlanamaz. Mahkemece boşanmaya karar verilmesi gerekir.”

Evlilik ilişkisinin sona erdirilmesinin yollarından birisi çekişmeli boşanma davası açmaktır. Boşanma davası ile boşanmak isteyen eşin genel boşanma sebepleri varlığını ispat etmesi gerekmektedir. Boşanma davasında taraflar ayrıca karşı tarafın kusurunu ve bu kusurun boşanmadaki yerin ortaya koymalıdırlar.

Davacı ya da davalı kusursuz ya da daha az kusurlu olduğunu ispatlamaya çalışırken, tazminat, nafaka, velayet, ziynet eşyası talebi varsa bu hususlara ilişkin olguların da delillerle ispatlanması gerekmektedir.

Diğer davalardan farklı yargılama usulleri bulunan boşanma davalarında, boşanma avukatı ile birlikte yargılama sürecini devam ettirmek boşanma kararı alan tarafların haklarının daha etkin korunması adına çok önemlidir.

Boşanma sürecinin her aşaması ile ilgili olarak Boşanma Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirsiniz.