Eğitim sektöründe ve hekimlere yönelik mobbingin yaygın bir şekilde görüldüğü ve özellikle de üniversitelerde daha sık yaşandığı bilinmektedir.
Psikolojik taciz olarak da adlandırılan mobbing sistemli bir şekilde, süreklilik gösteren bir sıklıkta (özel sektör veya kamu kuruluşlarında) çalışanları sindirme maksadı ile kişinin özgüvenine uygulanan psikolojik ve hatta fiziksel saldırgan davranışlar şeklinde tanımlanmaktadır.
Mevzuatta hangi davranışların mobbing kabul edileceği ve hukuki korunma sağlanacağı net bir şekilde belirtilmemiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere Yargıtay ve Danıştay’ın kararlarından mobbing oluşturan eylemlerin neler olabileceği noktasında fikir edinmek mümkündür.
Mobbinge ilişkin başka bir yazımızda mobbinge maruz kalanların başvurabilecekleri hukuki yollar ayrıntılı bir şekilde açıklandığı için bu yazımızda konu, daha spesifik bir şekilde hekimlere yönelik mobbing Yargıtay kararı üzerinden aktarılmaya çalışılacaktır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin (Hekimlere Yönelik Mobbing) 2017/2661 Sayılı Kararı
Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi, tazminat istemin reddine karar vermiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir
Davacı, … Üniversitesi Tıp Fakültesinde 2011 yılı Mart ayından itibaren İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı olarak görev yaptığını, davalılardan …’nin Başhekimliğe atanmasından sonra Üniversite Rektörlüğü’ne haksız şikayet yazıları gönderildiğini, yapılan şikayetler neticesinde … Ek Hizmet Binasında bulunan İç Hastalıkları Ana bilim Dalına Bağlı Endokrinoloji, Nefroloji, Gastroenteroloji ve Geriatri Polikliniklerine öğretim elemanı gönderilmeyerek poliklinik hizmetlerinin aksamasına yol açtığı gerekçesi ile hakkında davalı rektör … tarafından disiplin soruşturması açıldığını, soruşturma açılması ve ceza verilmesi sürecinde hukuka ve hakkaniyete aykırı uygulamalar yapıldığını, semt polikliniklerinde araştırma görevlisi çalıştırılması hususunun Yönetmeliğe aykırı olduğunun kendisi tarafından soruşturma aşamasında ısrarla savunulmasına rağmen soruşturma komisyonu raporunda bu savunmasına hiç değinilmediğini, Yüksek Disiplin Kurulu tarafından ise bu savunmasına itibar edilerek ve bu savunması yerinde görülerek tarafına verilen yönetimden ayırma cezasının kaldırılmasına karar verildiğini, dört farklı soruşturma açılarak psikolojik olarak yıpratılmaya çalışıldığını, mesleki kariyeri ve itibarının zarar gördüğünü, baskı ve taciz ortamında çalışmaya maruz bırakıldığını, davalı Rektör …’in davacıya karşı haksız soruşturmalar açılmasıyla başlatılan baskı ve taciz sürecinin başında olduğunu, diğer davalıların yer aldığı soruşturma komisyonunun tarafsız davranamayacak bireylerden oluşturularak davacıya zarar verilmesinin amaçlandığını, davalı …’nin Rektörlük ve Soruşturma Komisyonu ile yaptığı yazışmalarda davacıya yönelik ağır itham, iftira ve hakaret içeren ifadeler kullandığını, davalıların psikolojik taciz ya da mobbing olarak ifade edilen tutum ve eylemleri nedeniyle zarar gördüğünü belirterek, uğradığı manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar ise, iddiaların yerinde olmadığını belirterek, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi, davalıların davacıya karşı kasti şekilde yıldırma amacıyla hareket ettiklerinin kabul edilemeyeceği, hukuka aykırı olarak kişilik haklarına saldırı niteliğinde ve mobbing sayılacak eylemlerinin ispat edilemediği gerekçesi ile istemin reddine karar vermiştir.
Dava dosyasının incelenmesinde; davalılardan başhekim olan … tarafından davacı ile ilgili olarak Rektörlük Makamına 04/10/2012 tarih ve 4390 sayılı, 10/10/2012 tarih ve 4532 sayılı, 22/10/2012 tarih ve 4766 sayılı ve 30/10/2012 tarih ve 4869 sayılı yazılarının yazıldığı, yazılan bu yazılar ile davacının … Ek Hizmet Binasında bulunan İç Hastalıkları Ana Bilim Dalına Bağlı Endokrinoloji, Nefroloji, Gastroenteroloji ve Geriatri Polikliniklerine Öğretim Elemanı göndermeyerek poliklinik hizmetlerinin aksamasına yol açtığı gerekçesi ile mağduriyetlerin giderilmesinin istendiği, özellikle davalı … tarafından Rektörlüğe sunulan 30/10/2012 tarihli yazıda, poliklinik hizmetlerinin aksadığı hususları yanında davacının yöneticilik görevini layıkıyla yapmadığı, İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim üyeleri ve araştırma görevlileri arasında oluşan huzursuzluk, gerilim, korku ortamı nedeniyle hizmette verimsizlik ve iş gücü kaybı ortaya çıktığı şeklinde ifadelere yer verildiği ve davacının görevden alınarak belirtilen hususların tetkik edilmesinin istendiği, bu yazının yazıldığı tarihte dosya kapsamında bulunan soruşturma raporuna göre 12/10/2012 tarihinde soruşturmanın açıldığı ve halihazırda zaten iddia edilen konulara ilişkin bir soruşturmanın mevcut olduğu, soruşturma komisyonunun başkanının davalı … , üyelerinin ise diğer davalılar … ve … olduğu, soruşturma sonucunda davacının İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı olarak Ç….. Ek Hizmet Binasında bulunan İç Hastalıkları Ana Bilim Dalına Bağlı Endokrinoloji, Nefroloji, Gastroenteroloji ve Geriatri Polikliniklerine öğretim elemanı göndermeyerek poliklinik hizmetlerinin aksamasına yol açtığı konusunda … Üniversitesi Hastanesi Başhekimliği’nin ve Rektörlük Makamının uyarılarını dikkate almayarak kendi bildiğini yaptığı ve bu şekilde verilen emir ve görevleri kasten yapmadığı gerekçesi ile sonuç olarak davacının yönetimden ayırma cezası ile tecziyesine karar verildiği, karara davacı tarafın itirazı üzerine Yüksek Disiplin Kurulu’nun 27/06/2013 tarihli kararı ile … Üniversitesi Semt Polikliniklerinde alanında uzman doktorlar tarafından hizmet verildiği, soruşturmaya konu … Semt Polikliniğinde de çalışan hekimlerin uzman olması gerektiği, Rektörlüğün talebinin Sağlık Bakanlığının Semt Poliklinikleri Yönergesine aykırı olduğu gerekçesinin davacı tarafından rektörlük makamına iletildiği, dolayısıyla Rektörlük makamınca verilen emirlerin kasıtlı olarak yerine getirilmemesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı, davacıya isnat edilen verilen emir ve görevleri kasten yapmamak suçunun oluşmadığı gerekçesi ile cezasının kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yine davacı hakkında 29/11/2012 ve 30/11/2012 tarihli iki farklı tutanak tutulduğu, bu tutanakların, İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı olan davacı tarafından, tebliğ edilmek istenen yazıların sekreter olmadığı gerekçesi ile alınmak istememesi sebebiyle düzenlendiği, anılan tutanaklara dayanılarak davalı başhekim … tarafından Üniversite Rektörlüğü’ne yazı yazıldığı ve hastane işleyişinin olumsuz etkilendiği iddialarına yer verildiği ve Rektörlük tarafından da davacı hakkında yeni bir soruşturma açıldığı, açılan soruşturma sonucunda da 30/05/2013 tarihli yazı ile davacıya soruşturma sonucunda ceza tesisine yer olmadığına karar verildiği hususunun bildirildiği, yine davacı hakkında 04/03/2013 tarihli soruşturma raporu kapsamından anlaşıldığına göre bir kısım öğretim görevlilerinin şikayeti sonucunda akademik kurul kararların alınmasında öğretim görevlilerinin görüşlerinin alınmadığı şeklinde bir takım iddialar sebebi ile 23/01/2013 tarihinde üçünçü bir soruşturma açıldığı ve soruşturma sonucunda somut disiplin suçları belirtilmemesi nedeniyle cezalandırılmasının mümkün olmadığına karar verildiği, davacı hakkında açılan dördüncü soruşturmanın da 20/02/2013 tarihli soruşturma emrine dayandığı ve davacının İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı toplantılarının Yükseköğretim Kurumlarında Akademik Kurulların Oluşturulması ve Bilimsel Denetim Yönetmeliğinin 7. maddesine uygun olarak yapılmadığı iddiasına dayalı olarak açıldığı, böylelikle davacının 2012 yılının Ekim ayından Şubat 2013 tarihine kadar dört farklı soruşturmaya maruz bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Şu durumda, davacı hakkında semt polikliniklerinin işleyişi hakkında verilen emir ve görevleri kasti olarak yerine getirmediği iddiası ile açılan soruşturma sırasında ve öncesinde soruşturmaya konu … Semt Polikliniğinde çalışan hekimlerin uzman olması gerektiği, Rektörlüğün talebinin Sağlık Bakanlığı’nın Semt Poliklinikleri Yönergesine aykırı olduğu gerekçesinin davacı ana bilim dalı başkanı tarafından Rektörlük Makamına iletilmesine rağmen davalı rektör, başhekim ve soruşturma komisyonu üyesi olan davalılar tarafından dikkate alınmadığı, yine üniversite işleyişi içerisinde yazışma işlemlerinin dahi soruşturma konusu yapılarak davacı hakkında soruşturma açıldığı ve sonucunda ceza tesisine yer olmadığına karar verildiği, 2012 yılının Ekim ayından 2013 yılının Şubat ayına kadar olan kısa süre içerisinde hakkında dört ayrı soruşturma açılarak farklı sebep ve gerekçelerle davacının soruşturma baskısı altında bırakılmaya çalışıldığı, ayrıca başhekim olan davalı… tarafından Rektörlüğe sunulan 30/10/2012 tarihli yazıda maksadını aşan ifade ve suçlamalara yer verildiği, bu haliyle davalıların tutum ve davranışlarının bir bütün olarak mobbing (psikolojik baskı) olarak tanımlanan haksız eylem mahiyetinde olduğu nazara alındığında mahkemece, her bir davalının kusuru ve sorumluluk derecesi belirlenmek suretiyle davacı yararına uygun bir manevi tazminata karar verilmesi gerekirken istemin tümden reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
Çalışma hayatında artık sıkça rastlanır hale gelen mobbingin (psikolojik taciz) kapsamı ve hekimlere yönelik mobbinge maruz kalan kişilerin kullanabilecekleri yargısal mekanizmalar ile ilgili olarak Sağlık Hukuku Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirsiniz.