Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının hedef alındığı şiddet olayları sonrasında görülen beyaz kod hakaret davaları yoğunluğunun arttığı bilinmektedir. Bu nedenle, hekimlere ve yardımcı sağlık görevlilerine yönelik şiddetin önüne geçilebilmesi amacıyla bazı düzenlemeler yapılmış ise de rakamsal boyut göz önüne alındığında arzu edilen sonucun tam anlamıyla alınamadığı ortadır.
Daha önceki yazılarımızda, Beyaz Kod uygulaması nedir? Beyaz Kod sürecinde yapılması gerekenler nelerdir? Beyaz Kod durumunda hekimlerin ve sağlık görevlilerinin hakları nelerdir? Sağlık çalışanlarına yönelen hakaret eylemi sonrasında açılacak tazminat davaları gibi hususları açıklamaya çalışmıştık.
Bu yazımızda ise konu, biraz daha spesifik açıdan ele alınıp beyaz kod hakaret davaları ile ilgili olarak Yargıtay ve farklı Bölge Adliye Mahkemelerinin hekimler ve sağlık görevlileri tarafından kendilerine karşı işlenen fiziksel veya sözlü şiddet eylemleri sonrasında görülen beyaz kod hakaret davaları incelenmeye çalışılacaktır.
Beyaz Kod Hakaret Davaları Yargıtay ve BAM Kararları
Yargıtay ilgili ceza ve hukuk daireleri ile Bölge Adliye Mahkemeleri, beyaz kod ihbarından sonra görülmeye başlanan somut vakalarda beyaz kod hakaret davalarını inceleyerek bu konuda önemli ilkeler benimsemişlerdir. Aşağıda beyaz kod hakaret davaları konusunda verdiğimiz örnekler konunun daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.
Beyaz Kod İhbar Tutanağında Hakaretten Söz Edilmemesi ve Tanıkların Olayı Doğrulamaması
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2021/28765 sayılı kararı, -Sanığın atılı hakaret suçunu inkar etmesi, kolluk görevlisi …’un ifadesinde, sanığın hakaret ettiğini duymadığını beyan etmesi, “Beyaz Kod” ihbar tutanağında, sanığın hakaretinden söz edilmemesi, hastane çalışanı olan …’un ifadesinde, hakaret içeren sözlerin neler olduğunu hatırlamadığını belirtmesi, mahkemede sanığın hakaret ettiğini söyleyen hastane güvenlik görevlisi …’nin olaydan hemen sonra verdiği kolluk ifadesinde, sanığın hakaretinden söz etmemesi, katılan …’in mahkemedeki ifadesinde, sanığın hakaretine dair bir beyanının bulunmaması ve hakaret edenlerin suçun diğer failleri olduğunu belirtmesi karşısında, sanığın hakaret suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve cezalandırmaya yeterli delillerin neler olduğu açıklanmadan, yerinde görülmeyen gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi yasaya aykırıdır.
Hastanın Muayene Odasında Doktora Küfür Etmesi
Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi 2018/766 sayılı kararı,
İlk derece mahkemesince, sanığın suç tarihinde muayene odasında bulunan doktor olan müşteki K3’e “seni öldüreceğim, senin ananı sinkaf edeceğim” şeklindeki sözlerle doktor olan kamu görevlisi olan müştekinin şeref ve saygınlığına saldırıda bulunarak kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ve tehdit suçunu işlediğinden sanığın her iki suçtan dolayı da cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Bölge Adliye Mahkemesi,
a-Sanığın kovuşturma aşamasındaki ikrarı, katılan ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; sanığın olay günü katılanın doktor olarak görev yaptığı hastaneye çocuğunu getirdiği, burada çocuğu muayene eden görevli doktora hitaben “seni öldüreceğim, ananı sinkaf edeceğim” şeklindeki sözlerle üzerine atılı suçları işlediği,
b-Sanığın eyleminin tehdit ve kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçlarına nitelik olarak uyduğu,
c-Mağdurdan kaynaklanıp sanığa yönelen ve haksızlık teşkil edecek söz ve eylem bulunmadığından haksız tahrik hükümlerinin uygulanmamasının yerinde olduğu,
d-Mahkemenin kararında düzeltme nedeni dışında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği, temel cezanın belirlenmesinde, cezanın şahsileştirilmesinde yasaya ve dosyadaki bilgilere aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır.
Kan Alma İşlemi Yapan Hemşireye Hakaret Edilmesi
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesi 2018/766 sayılı kararı,
Katılan K4’in Şuhut Devlet Hastanesi’nde hemşire olarak çalıştığı, suç tarihinde sanık tarafından hastaneye getirilen çocuğundan tedavi ve tetkik amaçlı kan alınması gerektiği ve bu kan alma işlemi sırasında katılan K4 ile diğer görevli hemşire tanık K2’ın kan almayı denemelerine rağmen damar yolunu bulamamaları sebebiyle kan alma işlemini başarı ile gerçekleştiremedikleri, çocuğun ağlamaya başlaması üzerine kan alması için hemşire K3’in çağrıldığı, sanığın çocuğunun ağladığını ve kan alınamadığını öğrenmesi üzerine sanığın katılana ”sen sus, senin amına korum” diyerek görevinden dolayı hakaret ettiği tespit edilmiştir.
Yargılamaya konu olayın söz konusu hastanenin kan alma biriminde gerçekleştiği anlaşıldığından hakaret belirlenemeyen sayıda kişi ve herkes tarafından görülme, duyulma ve algılanabilme olasılığının bulunması nedeniyle olayın aleni ortamda gerçekleştiği kabul edilerek TCK’nın 125/4 maddesi gereğince sanığın cezasında artırıma gidilmiş, katılanın sanığın çocuğundan kan alma işleminde başarısız olmasının sanık lehine haksız tahrik oluşturmayacağı ve bu nedenle olayda TCK’nın 129/1 maddesinin uygulanma şartlarının bulunmadığı, kan alma işleminde başarısız olunmasının sanık açısından haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına sebep olamayacağı anlaşılmakla, yerel mahkeme kararına karşı C. Savcısının istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak sanık hakkında katılana karşı görevinden dolayı alenen hakaret suçundan cezalandırılması yönünde dairemizce tam bir vicdani kanaat oluşmuş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Hasta Yakınının Doktorun Gıyabında Hakaret Etmesi
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi 2017/437 sayılı kararı,
Sanığın 3 yaşındaki oğlunun 01/02/2016 tarihinde rahatsızlandığı, sanığın eşi K4’ın çocuğu Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma hastanesinin acil servisine götürdüğü, burada doktor olarak görev yapan, şikayetten vazgeçen K3 tarafından çocuğun muayene edildiği, ilaç yazıldığı ve hastaneden ayrıldıkları, evine götürülen çocuğun ateşinin düşmemesi üzerine 02/02/2016 günü saat 00:30 sularında sanığın eşiyle birlikte çocuklarını tekrar hastaneye götürüldüğü ve bir başka doktor olan tanık K5 tarafından yeniden acil servis bölümünde muayene edildiği, çocuğunu daha önce muayene eden mağdur doktorun verdiği ilaçların fayda etmediğini ve doğru ilaç verilmediğini düşünen sanığın alkolün de etkisiyle çocuğunu ilk muayene eden mağdur doktora yönelik olarak ”onun yazacağı ilacın a..korum” tarzında sözler sarfederek gıyabında hakaret ettiği, söylediği sözlerin orada bulunan tanık doktor K5, sanığın eşi K4 ve hemşire K6 tarafından duyulduğu, bu şekilde ihtilat unsurunun oluştuğu anlaşılmakla sanığın görevli doktora görevinden dolayı hakaret suçundan cezalandırılmasına karar vermek gerekmiş, aksi yöndeki savunmalara itibar edilmemiştir.
Yerel mahkemece de sanığın görevli doktora hakaret ettiği kabul edilmiş ancak bu eylemini doktorun yazmış olduğu ilaçların çocuğa fayda vermemesi, ilaçların sonuçsuz kalması ve çocuğun tekrar rahatsızlanması sonrasında oluşan haksızlık karşısında gerçekleştirdiğinden bahisle sanık hakkında TCK’nun 129/1 ve CMK’nun 223/4-d maddesi gereğince ceza tertibine yer olmadığına karar verilmiş ise de çocuğun muayenesini ilk yapan doktorun muayeneyi eksik yaptığı veya verdiği ilaçların tedaviyle örtüşmeyen eksik veya yanlış ilaç olduğu veya yanlış teşhis konduğu hususunun sabit olmadığı, sanığın alkolünde etkisiyle böyle bir zanna kapılmasının TCK’nun 129/1 maddesinin uygulanma koşullarını oluşturmayacağı, görevli doktor tarafından gerçekleşmiş ve ispat edilen bir haksızlığın bulunmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesinin yerinde görülmeyen kararının kaldırılarak sanığın sübut bulan suçtan cezalandırılmasına ilişkin hüküm kurulmuştur.
Sağlık Çalışanlarına Yönelik Hakaret Nedeniyle Tazminat Davası Açılabilir
Şiddet eylemi sonrası yaralanan veya sözlü saldırıya uğrayan hekim ve sağlık görevlileri suç duyurusunda bulunmanın yanı sıra tazminat davası da açabilirler. Zira ceza yargılamasına konu olan suç aynı zamanda haksız fiil oluşturmaktadır. Bu nedenle mağdur olan sağlık çalışanlarının şiddet olayıyla bağlantılı maddi ve manevi zararlarını isteme hakları bulunmaktadır.
Eğer şiddet eylemi ceza davasına konu olmuş ve sanık cezalandırılmış ya da hakkında HAGB kararı verilmiş dolayısıyla suçlu olduğu sabit olmuşsa bu durumda hukuk mahkemelerinde suçun işlendiğini ispat zorunluluğu ortadan kalkmaktadır. Bu nedenle ceza yargılamasındaki karar tazminat davası için önem taşımaktadır.
Fiziksel şiddet sonucunda sağlık çalışanlarının maddi bir zararı oluşabilir. Örneğin yaralama neticesinde işine gidememiş, ücretsiz izin almış ya da hastane masrafları ortaya çıkmış olabilir. Bu hususların ispat edilmesi durumunda mahkeme maddi tazminat davasını kabul edecektir.
Ayrıca sağlık çalışanlarının fiziksel veya sözlü şiddet karşısında manevi tazminat talep etme hakları da bulunmaktadır. Mağdur olan sağlık çalışanları maddi bir kayba uğramamış olsalar bile kişilik haklarının zedelendiği göz önüne alındığında hukuk mahkemelerinde manevi tazminat talepli dava açabilirler. Mahkemenin manevi tazminata karar verebilmesi için şiddet eyleminin ve ispat edilmesi gerekir. Yukarıda da bahsedildiği gibi aynı zamanda ceza davası mevcutsa ve orada sanığın suçu işlediğine karar verilmiş ise hukuk mahkemesi artık olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini inceleme konusu yapmaz.
Açıklanan sebeplerle birlikte beyaz kod ile birlikte deliller adli makamlara bildirilmeli, ceza yargılaması bizzat veya avukat aracılığı ile takip edilmeli ve maddi, manevi talepli tazminat davası açılmalıdır.
Beyaz Kod uygulaması ve beyaz kod hakaret davaları ile ilgili olarak Sağlık Hukuku Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirsiniz.