Yazımızda, kadın doğum malpraktis örnek Yargıtay kararları üzerinden görevi ihmal ve taksirle yaralama suçları inceleme konusu yapılacaktır.
Sağlık ceza hukukunda malpraktise yönelik en fazla karşılaşılan suç tiplerini, hekimlerin taksirle yaralama suçu ve görevi ihmal suçuna ilişkin iddialar oluşturmaktadır.
Hekimler ve yardımcı sağlık personelinin işledikleri iddia olunan, taksirle yaralama ve görevi ihmal suçlarının kapsamına, unsurlarına ve cezalarına ilişkin daha önceki yazılarımızda ayrıntılı bilgi verilmişti. Linkler üzerinden bu bilgilere erişim sağlanabilir.
Bu yazımızda ise konuya daha spesifik yaklaşılarak kadın doğum malpraktis örnek Yargıtay kararları baz alınarak yargı makamlarının konuya bakış açısı aktarılmaya çalışılacaktır.
Beraat Kararının Onandığı Kadın Doğum Malpraktis Örnek Yargıtay Kararları
1- Doğum Sonrası Gelişen Uterus Atonisi, (Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2021/5826 sayılı kararı)
Olayın Seyri
Olay günü katılanın doğumunu sanıkların görev yaptığı Devlet Hastanesinde sanıklar doktor, hemşireler ve hasta bakıcının yaptırdığı ancak doğumdan çıktıktan bir müddet sonra katılanın kanamasının başladığı ve kanamayı durduramadıklarından ……. Hastanesi’ne sevkinin yapılarak burada kendisine ikinci kez ameliyat yapıldığı, katılanın ölme ihtimali olduğundan rahminin alındığı ve rahminin alınması nedeniyle katılanın çocuk yapma yeteneğinin kaybolduğu anlaşılmaktadır.
Adli Raporlar
….Tıp Fakültesi Hastanesinin adli raporuna göre, müştekinin doğum sonrası postpartum atoni kanamasının (doğum sonrası uterus kanaması) tıbbi açıdan beklenebilir bir durum olduğu, doğum sonrası gelişen kanama sonucu yapılan subtotal histerektominin de (tamamına yakın uterusun çıkarılması) tedavi seçeneklerinden birisi olduğunun bildirildiği görülmektedir.
Yüksek Sağlık Şurası da, ”hastanın takip ve tedavisinde tıbbi açıdan gerekenler yapıldığından” sanıklara atfı kabil kusur bulunmadığı görüşünde bulunmuştur.
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 7.Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporunda; …… Devlet Hastanesinde normal doğum yapan, doğumdan sonra kanamalarının olması nedeniyle ……… Tıp Fakültesine sevk edilen ve burada histerektomi ameliyatı olan müştekinin 37 haftalık gebe iken sancılarının artması nedeni ile Suşehri Devlet Hastanesi’ne başvurduğu, Ebe … tarafından NSVY ile 3000 gr. canlı bir kız bebek doğurtulduğu, Ebe … (…) ve …’un da doğuma yardımcı oldukları, daha sonra vaginal kanamasının olduğu, Dr. …’ın çağrıldığı, uterin masaj yapıldığı, medikal tedavisinin uygulandığı ve uterin masaja devam edildiği, Uterus tonüs kaybı ve sızıntı şeklinde pasif kanamasının olması üzerine postpartum kanama tanısı ile 112 aracılığıyla ……… Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edildiği, hasta bu hastaneye geldiğinde uterus kontrakte olmadığı, masaj yapıldığı, uterusun ara ara kontrakte olup gevşediğinin izlendiği, acil olarak anestezi altında vajinal laserasyon tamirine alındığı, takibinde vajinal kanaması olması üzerine tekrar değerlendirildiği, uterusun atonik olduğunun saptandığı, kanaması devam etmesi nedeni ile laporatomi kararı alındığı, subtotal histerektomi yapıldığı, takip ve tedavilerinin ardından şifa ile taburcu edildiği bildirilmiştir.
Adli Tıp Kurumuna göre, mevcut tıbbi belgelere göre normal doğum kararı doğrudur. Ebelerin doğum eylemini takip etme, doğum yaptırma yetki ve yeterlilikleri bulunmaktadır. Doğum sonrası gelişen uterus atonisinin (rahmin kasılmaması) önceden öngörülemeyen, engellenemeyen bir durum olduğunun tıbben bilinmesi, tespit edilen postpartum kanama ve uterin atoni tanısı ile yapılan takip ve tedavinin tıbben doğru olması, ancak yapılan tedaviye rağmen tonus kaybı ve pasif kanamanın olması üzerine bir üst merkeze sevk edilmesinin doğru bir yaklaşım olması, üniversite hastanesinde yapılan tedavi ve girişime rağmen devam eden uterus atonisi nedeni ile kişiye histerektomi (rahmin alınması) yapıldığı anlaşılmakla; aynı hal ve şartlarda bir kadın doğum hekiminden ve ebelerden gösterilmesi gereken özenin cihetle yapılan tıbbi uygulamanın tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu belirtilmiştir.
Yargıtay’ın Kararı
Yargıtay ilk derece mahkemesinin verdiği beraat kararının onanmasına karar vermiştir.
2- Brakial Pleksus Lezyonu, (Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2020/3987 sayılı kararı)
Olayın Seyri
Olay tarihinde eğitim araştırma hastanesinde kadın doğum uzmanı olan sanık … ile kadın doğum asistanı olan sanık …’un, 9 aylık gebelik ve sancı nedeniyle hastanenin kadın doğum kliniği acil bölümüne başvuran katılan …’in doğumunu normal yolla gerçekleştirerek 3950 gram ağırlığında doğurttukları bebeğin, sağ kolda güçsüzlük nedeniyle hasta ve eşine pediatri doktoru refakatinde bilgi verildiği, bebeğin doğum sonrası muayenesinde sağ kolda moro ve yakalama refleksinin alınmaması üzerine takip ve tedavi amacıyla yenidoğan yoğun bakım ünitesine yatırıldığı, 14.08.2012 tarihinde ortopedi ile konsülte edilerek taburcu edildiği görülmektedir.
Adli Raporlar
Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu raporunda özetle, gebeyi mevcut klinik bulgularla normal yoldan doğuma alma kararının tıbben doğru olduğu, gebede sezeryan endikasyonunun bulunmadığı, doğum eyleminde uzama ya da aksaklık bildirilmediği, bebekte saptanan brakial pleksus lezyonunun normal doğum eylemi sırasında tüm özenin gösterildiği durumlarda dahi bebeğin vaginal yoldan çıkartılması sırasındaki manevralara bağlı olarak görülebildiği ve öngörülemeyen ve önlenemeyen bir komplikasyon olarak nitelendirildiği, bebeğin fiziksel gelişimi, doğum öncesi tetkik sonuçları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; doğum eylemi sırasında bebekte pleksus brakialis lezyonu oluşması yönünden ilgili hekimlere atfı kabil bir kusur tespit edilmediği bildirilmiştir.
Yüksek Sağlık Şurasının Kararında da özetle bebekte meydana gelen brakial plexus yaralanmasının öngörülemeyen ve önlenemeyen bir doğum komplikasyonu olduğu, brakial pleksus yaralanması tanısı konduktan sonra da bu tanıya yönelik gerekli tedavi ve takibin yapıldığı, ilgili hekimlerin eylemlerinin tıp kurullarına uygun olduğu, sanıklara kusur atfedilemeyeceğinin belirtilmesi karşısında, mahkemenin kabul ve takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı ifade edilmiştir.
Yargıtay’ın Kararı
Yargıtay ilk derece mahkemesinin verdiği beraat kararının onanmasına karar vermiştir.
3- Bebekte Tespit Edilen Serebral Palsy Hastalığı, (Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2019/12002 sayılı kararı)
Olayın Seyri
Olay tarihinde, sanık …’in, Özel … Hastanesinde kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, sanık …’nin aynı hastanede başhekim olarak görev yaptığı, 40 haftalık ikinci çocuğuna hamile olan katılan …’ın gebeliğin başından beri düzenli olarak sanık doktor J…. tarafından takip ve tedavisinin yapıldığı, 22.10.2009 günü sancısı başlayan katılanın sabah saat 07.20’de hastaneye getirildiği, iki saat aralıklar ile uzman doktor tarafından rutin doğum muayenelerinin yapıldığı, saat 08.00’de yapılan gebelik muayenesinde rahim ağzı açıklık 2 cm, silinme %40 olduğu, su kesesi (+) olduğu, NST tetkiki yapıldığı reaktif olarak değerlendirildiği, saat 16.00’da yapılan vajinal muayenede rahim ağzı açıklığının 7-8 cm olduğu, baş -3’de, çekilen NST’nin reaktif (hareketli) olarak değerlendirildiği, normal doğuma karar verilerek hastanın doğum masasına alındığı, saat 16.50’de normal vajinal doğum ile 3350 gr. ağırlığında canlı bir bebek doğurtulduğu anlaşılmaktadır.
Doğan bebeğin doğumhanede çocuk doktoru tarafından yapılan muayenesinde siyanoze (mor) olduğu, spontan solunumu olmadığı, kalp tepe atımının 60 olduğunun tespit edilmesi üzerine, bebeğin ambulandığı (oksijen maskesi takıldığı), entübe edildiği, perinatal asfiksi ön tanısı ile acil olarak yoğun bakım ünitesine alınarak mekanik ventilatöre bağlandığı, yoğun bakım ünitesinde 15 gün süren tedavi sonrası genel durumunda düzelme gözlenen bebeğin pediatrik nöroloji takibinin yapılması önerilerek 06.11.2009 tarihinde taburcu edildiği görülmektedir.
Adli Raporlar
Bebek …’ın 27.01.2012 tarihinde Adli Tıp İhtisas Kurulunda yapılan muayenesi sonucu düzenlenen raporda özetle; sağ ve sol gözün görmediği, konuşamadığı, şuur uyanık, paraliz, sol elde tonik kasılma, sıkça her iki elde kasılmaların görüldüğü, baş kontrolünün olmadığı, yutma güçlüğünün olduğu, denge ve yürüyüşün olmadığı, serebral palsy ile uyumlu, ağır MMR saptandığı, aralıklar ile tonik kasılması olan hastanın epilepsi olma olasılığının mevcut olduğu hususları tespit edilmiştir. Bebekte tespit edilen serebral palsy hastalığı ile doğumu yaptıran ve gebelik sürecini takip eden doktor sanık ve hastane yönetiminin kusurunun bulunup bulunmadığı hususlarında aralarında kadın hastalıkları ve doğum uzmanı ile çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı profösörlerin bulunduğu Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan alınan raporun sonuç bölümünde özetle; ”….mevcut tıbbi belgelere göre normal vajinal doğum kararının doğru olduğu, çekilen NST ve ÇKS takibi gözönüne alındığında gebenin doğum eyleminde sıkı ve yakından takip edildiğinin anlaşıldığı, NST’lere göre bebeğin intrauterinin sıkıntıda olduğunu gösteren bulguların olmadığı ve acil müdahale gerektiren bir durumun olmadığı cihetle Dr. … (…)’e ve hastaneye kusur atfedilemeyeceği belirtilmiştir.
Yargıtay’ın Kararı
Yargıtay ilk derece mahkemesinin verdiği beraat kararının onanmasına karar vermiştir.
4- Hastanın Sağ Gluteal Bölgesine Voltaren Ampül Enjeksiyonun Uygulanması Sonrası Oluşan His Kaybı, (Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2018/6943 sayılı kararı)
Olayın Seyri
Sanık …’in Bakırköy Özel ….. Hastanesinde idari işler müdürü, sanık …’nın başhekim, sanık …’in başhemşire, sanık …’in nöbetçi kadın doğum uzmanı, sanık … .”ın nöbetçi kadın doğum hemşiresi olarak görev yaptıkları görülmektedir. Katılanın 30.08.2008 tarihinde bu hastanede sezeryan yoluyla bir çocuk dünyaya getirmesi nedeniyle hastanede yatmakta olduğu, 01.09.2008 gecesi saat 00.40 sıralarında dikiş yerlerinde şiddetli ağrı hissetmesi sebebiyle durumu hemşire …’a bildirmesi üzerine, hemşirenin doktor talimatı ile katılanın sağ gluteal bölgesine voltaren ampül enjeksiyonu uyguladığı, enjeksiyonun hatalı yapılması sebebiyle katılanın sağ bacağında his kaybı ve uyuşukluk meydana gelerek yaralandığı anlaşılmaktadır.
Adli Raporlar
Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun raporunda; sezaryen operasyonu sonrası uygulandığı bildirilen voltaren enjeksiyonu sonucu gelişen bulguların enjeksiyon nöropatisi ile uyumlu olduğu ancak tıbbi belgelerde enjeksiyonun yanlış yere uygulandığına dair kayıt bulunmadığı, enjeksiyonun doğru bölgeye uygulanması durumlarında da; ödem, hematom, ilacın difüzyon yoluyla sinire toksik etkisi, vücut yapısı, siyatik sinirin anatomik lokalizasyon farkı gibi nedenlerle nöropatinin gelişebileceği, nöropatinin; enjeksiyon uygulamalarının beklenebilir komplikasyonu olarak değerlendirildiği görüşü belirtilmiştir.
Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’nun 13.11.2014 tarihli raporunda da benzer şekilde; sezaryen operasyonu sonrası kişiye uygulandığı bildirilen enjeksiyon sonucu gelişen bulguların enjeksiyon nöropatisi ile uyumlu olduğu, enjekte edilen ilaçların doku içi yayılımı ile sinir hasarına neden olabileceklerinin tıbben bilindiği, bu durumun enjeksiyonların tekniğine uygun yapılması durumunda da daha önceden öngörülemeyecek ve önlenemeyecek arazlara sebep olabildiği, mevcut tablonun her türlü özene rağmen oluşabilecek, herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olarak nitelendirildiği, enjeksiyonun yapılış tekniği ve uygulanan bölgenin uyumsuzluğu yönünden tıbbi bir delil de tanımlanmadığından, tüm bulgular bir bütün olarak değerlendirildiğinde, enjeksiyonu uygulayan sağlık personelinin kusurunun bulunmadığı belirtilmiştir.
Yargıtay’ın Kararı
Yargıtay ilk derece mahkemesinin verdiği beraat kararının onanmasına karar vermiştir.
Adli Raporlar Arasındaki Çelişki Nedeniyle Beraat Kararının Bozulduğu Kadın Doğum Malpraktis Örnek Yargıtay Kararları
Bebeğin Anne Karnında Ölmesi, (Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2021/2255 sayılı kararı)
Olayın Seyri
Sanığın kadın doğum uzmanı olarak Özel ….. Hastanesinde çalıştığı, katılanın 24. haftadan sonraki gebelik takibinin sanık tarafından yapıldığı, gebeliğin 32.haftasında rutin gebelik kontrolüne gittiği, katılanın beyanına göre sanığın izinli olması sebebiyle hastanede görevli diğer bir doktorun kendisi ile ilgili muayene ve ultrason çekimi yapmadan aktarım raporu düzenlediği, daha sonra bebeğin hareketlerinin azalmasından şüphelenerek 29/09/2014 tarihinde hastaneye gittiği, NST çekildiği ve sanığın muayenesi ile herşeyin normal gittiğini belirterek 1 ay sonra gelmesinin söylediği, ertesi gün bebeğin hareketsizliğinin devam etmesi üzerine tekrar çekilen NST sonrasında bebeğin anne karnında öldüğünün anlaşıldığı ve yapılan sezaryen ile bebeğin ölü olarak alındığı anlaşılmaktadır.
Adli Raporlar
Sanık hakkında İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Dr. … tarafından düzenlenen inceleme raporuna göre sanığın “meslekte bilgi ve beceri yetersizliği, dikkatsizlik ve benzeri kusurlardan dolayı eksik ya da yanlış tanı ve tedavide bulunarak hastaya kalıcı zarar verdiği” sonucuna varıldığı ve dosyanın … Tabip Odasına işlem yapılmak üzere gönderilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dosyanın, M….. İlçe Sağlık Müdürlüğü tarafından talep edilmesi üzerine ….. Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Hastaneleri Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalında görevli Yard. Doç.Dr. M. … tarafından düzenlenen rapora göre ” müşteki …’in gebelik ve doğum sürecinden sorumlu sanık …’in tıbbi kanaat, izlem ve değerlendirmelerinin güncel literatürün ortaya koyduğu bilimsel standartlara uygun olmadığı” kanaatinin bildirildiği görülmüştür.
Soruşturma aşamasında Uzm Dr. H…., Doç Dr. M …. ve Doç. Dr. … tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda “sanığın, …’in gebelik takibi sırasında kan şekeri yüksekliğine yönelik gerekli test ve değerlendirmeleri yapmadığı, dolayısı ile kan şekeri yüksekliği gibi önemli bir risk faktörünü dikkate almadığı, müştekinin 29.09.2014 tarihli başvurusu sırasında elde edilen ve yatırtılarak takip edilmesi gerekliliğine yönelik bulgular taşıyan NST tetkikini normal olarak değerlendirmek suretiyle hastayı evine gönderdiği, bu kapsamda dikkat ve özen yükümlülüğünü tam ve eksiksiz olarak yerine getirmemesi nedeniyle sanığın kusurlu olduğu” kanaati bildirilmiştir.
Son olarak yargılama aşamasında Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen raporda “kişinin gebelik takiplerinde gerekli tetkik ve tedavinin tıbben doğru yapıldığı, 29/09/2014 tarihinde çekilen NST de bebeğin intrautrin sıkıntıda olduğunu gösteren bulguların olmadığı, acil sezaryen müdahale gerektiren bir klinik durumun olmadığı, 26/09/2014 tarihinde yapılan USG tetkikinde fetal kalp atışı pozitif olan amniyos mayi yeterli olan 32 haftalık gebelik tespit edildiği, de göz önüne alındığında kişiyi taburcu edilmesine engel bir klinik bulgu bulunmadığı, dikkate alındığında kişinin gebelik takibini ve doğumunu yapan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı doktora atf-ı kabil kusurun bulunmadığı” kanaatinin bildirilmiştir.
Yargıtay’ın Kararı
Yargıtay’a göre, raporlar arasında çelişki doğduğu ve meydana gelen ölüm ile sanığın eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığının şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespit edilmediği anlaşılmakla, dosyanın bir kez de Adli Tıp Kurumu Genel Kuruluna gönderilmesi ile bebeğin ölü doğumu ile sanığın eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığına ilişkin ayrıntılı raporun düzenlenmesinin sağlanması ile neticesine göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğine karar verilmiştir.
Taksirle Yaralama Suçunda Şikayet Süresinin Kaçırılması Nedeniyle Düşme Kararı Verilmesi
Vücudunda Yabancı Cisin Unutulan Hastanın 6 Aylık Şikayet Süresini Kaçırması, (Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2020/5411 sayılı kararı)
Olayın Seyri
Sanık …’ün… Devlet Hastanesinde kadın hastalıkları ve doğum uzmanı hekimi olarak, sanık …’in doğumhanede görevli ameliyat hemşiresi, sanık …’nın da ameliyat ebesi olarak görev yaptıkları anlaşılmaktadır.
Katılan 13/04/2010 tarihinde … Devlet Hastanesinde miadında gebe ve ağrılı myom endikasyonu ile sezaryen ameliyata alınmış, … 10 olan canlı bir bebek doğurtulmuş, aynı zamanda kişinin myomlarına yönelik operasyon uygulanmış, 16/04/2010 tarihinde kişide ani kusma ve mide ağrısı nedeniyle cerrahi konsültasyon istenmiş, akut sigmoid torsiyonu düşünülerek … Hastanesine sevk edilmiş, sevk edildiği merkezde akut batin ön tanısı ile 18.04.2010 tarihinde ameliyata alınmış, ameliyat gözleminde sol üst kadranda yabancı cisim (pet) tespit edildiği anlaşılmıştır. İlk ameliyat sebebiyle katılanın basit tıbbi müdahale ile giderilemez, hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı, katılanın ameliyat sonrası 21.04.2010 tarihine kadar tedavisinin … hastanesinde devam ettiği, 22.04.2010 tarihinde tedavisinin sona ermesi nedeniyle…‘ye döndüğü, 18.04.2010 tarihinde yabancı cisim unutulduğunu öğrendiği görülmektedir.
Yargıtay’ın Kararı
Taksirle yaralama suçunun TCK’nın 89/5. maddesi uyarınca takibinin şikayete tabi olduğu ve şikayetin TCK’nın 73/1. madde ve fıkrasında öngörülen 6 aylık süre geçtikten sonra 31.03.2011 tarihinde şikayet ettiği anlaşıldığından ilk derece mahkemesinin verdiği düşme kararı yasaya uygundur.
Mahkumiyet Kararının Onandığı Kadın Doğum Malpraktis Örnek Yargıtay Kararları
Ameliyat Sırasında Batın Bölgesinde Gazlı Bez Unutulması, (Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2020/3601sayılı kararı)
Olayın Seyri
Sanık …’in Özel D…. Hastanesinde kadın hastalıkları ve doğum uzmanı hekimi olarak, sanık …’in ise ameliyathane hemşiresi olarak görev yaptığı, olay günü 38 haftalık gebe olan katılanın, sanıklar tarafından sezeryan ile doğumunun gerçekleştirildiği ve katılanın 24.06.2012’de taburcu edildiği, şiddetli karın ağrısı üzerine katılan 15.08.2012 tarihinde …. Üniversitesi Hastanesine müracaat ettiği, burada yapılan tetkikler ve operasyon sonucunda sanıklar tarafından gerçekleştirilen ameliyat sırasında batın bölgesinde unutulan gazlı bez olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Yargıtay’ın Kararı
Yargıtay ilk derece mahkemesinin taksirle yaralama suçundan verdiği mahkumiyet kararının onanmasına karar vermiştir.
Hekimler ve diğer sağlık görevlileri, görevi ihmal ve taksirle yaralama suçu iddialarıyla ilgili olarak Sağlık Hukuku Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirler.