“Cinsel İstismarda Delil Olmadan Ceza Verilir mi?” sorusunun cevabı ceza yargılaması sistemimiz ve Yargıtay Kararlarında aranmalıdır. Ceza yargılaması, maddi gerçeğin ne olduğunun peşindedir. Bu da demektir ki, adli makamlar olayın mağdur ya da sanık tarafından anlatıldığı şekilde değil, gerçekte gerçekleşip gerçekleşmediğini ya da ne şekilde gerçekleştiğini araştırıp bulmak zorundadırlar. Bu itibarla ceza mahkemeleri hukuka aykırı elde edilmediği sürece her türlü delili ispat aracı olarak kullanabilirler.
Bilinmektedir ki, çeşitli etkenler nedeniyle cinsel suçlar sadece ülkemizde değil dünyanın pek çok yerinde oldukça fazla işlenir hale gelmiştir. Bu durum önemli bir problem olmakla birlikte cinsel suçların ispatında yaşanan güçlükler de savcılık makamı ve ceza mahkemeleri yönünden aşılması gereken ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Nitekim cinsel suçların çoğunda maddi bir delilin bulunmaması, mağdur açısından suçun cezasız kalması, fail yönünden ise işlemediği halde cinsel bir suçtan ceza alması ihtimalini doğurabilmektedir.
Ceza yargılamasında delil serbestisi yanında hâkimin vicdani kanaati verilecek kararın teşkilinde önemli rol oynar. Elbette vicdani kanaata göre karar verilmesi hâkimin keyfi hareket etmesi demek değildir. Ceza hâkimi hangi delillere dayandığının ve bazı delillere neden ağırlık verdiğinin gerekçesini kararında herkesi ikna edecek şekilde göstermek zorundadır. Dolayısıyla cinsel suçlar dahi olsa sanığın eylemi gerçekleştirdiğine dair ciddi şüpheler bulunması ve cezalandırma konusunda hâkimi ikna edecek delillerin olmaması karşısında devreye “Masumiyet Karinesi” ve “Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi” girecektir.
Masumiyet Karinesi ve Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi karşısında Cinsel İstismarda Delil Olmadan Ceza Verilir mi? Cinsel suçlar yönünden aşılması gereken ve dava açılıp açılmaması ya da dava açılmış ise hangi kararın verileceği açısından belirleyici olan iki ilkenin mahkemeler tarafından göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Masumiyet Karinesi, en yalın anlatımla kişinin suçlu olduğu ispatlanana kadar masum kabul edilmesidir. Cinsel suçlar açısından daha da büyük öneme sahip masumiyet karinesi “Lekelenmeme Hakkı “ ile de yakından ilişkilidir. Nitekim cinsel suçların mağduru olmak ne kadar kötüyse böyle bir suçla ilgili haksız bir ithama uğrayıp cinsel iftira mağduru olmak da o denli yıpratıcıdır. Bu nedenle kişiler üzerlerine atılı cinsel suçtan tutuklu dahi olsalar masumiyet karinesi gereğince suçlu muamelesine tabi tutulmamalıdırlar.
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2023/2451 sayılı kararı, her ne kadar sanık hakkında çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de, sanığın aşamalarda alınan savunmalarında üzerine atılı suçlamayı kabul etmediği, olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, istikrarlı savunma, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, cezalandırmaya elverişli, anayasal masumiyet karinesinin aksini ispat eder mahiyette kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşılmakla sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine karar verilmiştir.
Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi de, hâkimin karar vermeden önce vicdani kanaatinin oluşmasında etken bir prensiptir. Nitekim ceza hâkimi diğer suçlarda olduğu gibi cinsel suçlarda da her türlü şüpheden arındırılmış, yeterli ve ikna edici deliller doğrultusunda kararını oluşturmalıdır. Özellikle cinsel eylemin gerçekleşip gerçekleşmediği ya da rızaya dayanıp dayanmadığı noktalarında şüpheden sanık yararlanır ilkesi hâkimin vicdani kanaatinin oluşmasında etkili olacaktır.
Yargıtay cinsel suçlarda şüpheden sanık yararlanır ilkesi yönünden önemli kararlar vermiştir.
Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 2017/4418 sayılı kararı, Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları savunma, mesaj tespit tutanağı ve tüm dosya içeriğine göre sanığın, mağdureye yönelik nitelikli cinsel saldırı suçunu işlediğine dair soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, tarafsız, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı ve mevcut haliyle eylemin gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda şüphe olup “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de gözetildiğinde beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Cinsel Suçlarda Sadece Mağdur Beyanıyla Ceza Verilir Mi?
Ceza davalarında bütün suçlar açısından aynı kural geçerlidir. Yukarıda da değinildiği üzere, masumiyet karinesi, şüpheden sanık yararlanır ilkesi, delil serbestisi ve hâkimin vicdani kanaate göre hüküm verilmesi tüm suç teşkil eden eylemler açısından değişmez kurallardır.
Bununla birlikte cinsel suçların işlenip işlenmediği noktasında bir takım güçlükler yaşanmaktadır. Özellikle bazı cinsel suçlar (cinsel taciz ya da basit cinsel saldırı gibi) özü itibariyle ya somut delili bulunmamakta ya da en fazla tanık beyanı gibi daha sübjektif kabul edilebilecek delillere sahip olmaktadır.
Nitekim birçok cinsel suçta savcılık tarafından mahkemeye sadece mağdurun beyanından ibaret iddianameler sunulmaktadır. Bu durum da önemli bir sorunun çözümünü gerektirmektedir. “Sadece Mağdur Beyanıyla Ceza Verilir Mi?” ya da diğer bir ifadeyle “Cinsel Suçlarda Kesin Delil Olmadan Ceza Verilir Mi”.
Önüne cinsel suç iddiası gelen ceza hâkimi sadece mağdur beyanından ibaret davada ne şekilde karar vermelidir? Hâkim bir şekilde vicdani kanaatinin oluştuğu taraf lehine kararını oluşturacaktır. Esasen cinsel suçlar dışındaki suçlarda sadece mağdur beyanından ibaret iddialarda kolaylıkla kovuşturmaya yer olmadığı ya da beraat kararı verildiği görülmektedir. Ancak cinsel suçlar açısından durum biraz farklıdır ve uygulamada mağdur beyanının yeterli kabul edildiği durumlar söz konusu olabilmektedir.
Bazı durumlarda ceza mahkemelerinin özellikle temas gerektirmeyen cinsel suçlarda mağdurun beyanını yeterli görerek faili cezalandırdıkları görülmektedir. Bu durumlarda mahkemelerin dayandığı temel düşünce cinsel suça maruz kalan kişinin böyle bir suçun işlenmemesi durumunda kendi ismini ifşa etme pahasına şikayetçi olmayacağı fikrine dayanmaktadır. Bu düşünceye göre bir kimsenin hele de bir kadının cinsel suça maruz kaldığı yönünde yalan beyanda bulunması hayatın olağan akışına uygun değildir.
Nitekim Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 2004/2528 sayılı onama kararına göre, suç kanıtı aramak birçok cinsel suçun karşılıksız ve cezasız kalması gibi istenmeyen bir sonuca yol açar ve şikayetçinin başkasına zarar vermek için kendisine zarar vermesi hayatın olağan akışına uygun değildir. Cinsel suçlar doğası gereği geriye kanıt bırakmayan suçlardır, bu nedenle her durumda somut deliller ararsak sanığın işlediği bir suçtan beraat etmesi de kaçınılmazdır. Mahkemeye göre, “Söz konusu olan olayda henüz avukatlık mesleğinin başlangıcında bekar genç bir bayan olup kendisiyle ilgili böyle bir iddiayı ortaya koymasında toplumumuzda hakim olan sosyal ve ahlaki değerler de gözetildiğinde, kişiliğinin ve mesleki saygınlığının zarara uğrayacağı muhakkaktır. Başkasını zarara uğratmak isterken kendisini zarara uğratması insanın doğasına aykırı bir olgudur.”
Esasen mahkemelerin cinsel suçlarda kadının beyanı esastır ilkesini masumiyet karinesi ve şüpheden sanık yararlanır ilkesini ihlal etmeye çalışmadan uygulamaya çalıştıkları görülmektedir. Bu noktada Yargıtay’ın mağdur beyanının doğruyu yansıtıp yansıtmadığı noktasında geliştirdiği bir takım prensipleri bulunmaktadır.
Nitekim Yargıtay’ın çeşitli kararları incelendiğinde cinsel suçlarda mağdurun beyanının doğruluğu sınanırken;
Mağdur ve failin toplumdaki konumları,
Mağdurun hemen şikayetçi olup olmadığı,
Mağdur ile sanığın aralarında daha önce yaşanmış ilişki varsa bunun niteliği,
Her hangi bir sebeple tarafların arasında husumet olup olmadığı,
Mağdurun aşamalardaki ifadeleri arasında çelişki olup olmadığı,
Mağdurun yardım isteme imkanı olması durumunda bu imkanı kullanıp kullanmadığı,
somut olayın şartları göz önünde bulundurulur.
Dolayısıyla savcılık ve mahkemelerin cinsel suçlarda mağdurun beyanını hiçbir sorgulama yapmadan ya da somut olayın şartlarını değerlendirmeden yüzde yüz doğru kabul ederek buna göre kararlarını oluşturduklarını söylemek mümkün değildir.
Cinsel İstismarda Delil Nedir?
Cinsel suçlar özelikle de temas içermeyen cinsel eylemler doğası itibariyle mağdur beyanı dışında çok fazla delilin bulunmadığı suçlardır. Bu yönüyle uygulamada cinsel suçlarda mağdur beyanına daha fazla önem verilmektedir. Bunun yanında mağdur beyanı dışında delillerin bulunması durumunda bu delillerin toplanmamış ya da incelenmemiş olması Yargıtay tarafından bozma nedeni olarak kabul edilmektedir.
Nitekim cinsel suçlarda da tanık beyanları bulunabilir. Bunun yanında, failden elde edilen DNA örnekleri, gizli çekilmiş dahi olsa kamera ya da ses kayıtları, fail ile mağdur arasındaki daha önceki yazışmalar, sosyal medya paylaşımları, HTS kayıtları ve adli raporlar da hukuka aykırı elde edilmediği sürece delil olarak kullanılabilir.
Tacizde Kanıt Yoksa Ne Olur?
Yazımızın başında da ifade edilmeye çalışıldığı üzere ceza yargılamalarında her ne kadar hâkim vicdani kanaatine göre hüküm verse de mağdurun soyut beyanı dışında iddiasını destekleyecek hiçbir delil mevcut değil, hele bir de mağdurun beyanı çeşitli açılardan güven vermiyorsa şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince beraat kararı verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla tacizde kanıt yoksa ne olur sorusunun cevabını büyük ölçüde ya dava açılmaz ya da beraat olur şeklinde cevaplandırmak mümkündür.
Yargıtay’ın kararları da bu yöndedir. Nitekim
Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin 2015/9933 sayılı kararına göre, Müştekinin aşamalardaki beyanları, savunma ile dosya kapsamı nazara alındığında olay günü kullandığı araçla geldiği tekel büfesinin önüne gelen sanığın araç içerisinden müştekiye bakarken mastürbasyon yapmak suretiyle üzerine atılı suçu işlediği hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, sanığın müsnet suçtan beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi yasaya aykırıdır.
Cinsel Suçlarda Sanık Suçsuz Olduğunu İspatlamak Zorunda Mıdır?
Hiçbir suç açısından şüpheli ya da sanık suçsuz olduğunu ispat etmek zorunda değildir. İspat külfeti adli makamlara aittir. Bu durum cinsel suçlar açısından da geçerli olup, Masumiyet Karinesi ve Lekelenmeme Hakkı bunu gerektirir.
Bunun yanında elbette cinsel bir suçla itham edilen ve hele de bu hususta hakkında dava açılmış bir kimsenin masumiyetini ortaya koyma adına gerek kendisi gerekse avukatıyla hukuki argümanları kullanması daha rahat beraat kararı çıkması yönünde önemli katkılar sağlayacaktır.
Uygulamada bazen cinsel suçlara toplumun gösterdiği reaksiyona paralel olarak ön yargılı hareket edildiği ve masumiyet karinesinin ikinci plana atıldığı görülmektedir. Hele bir de tutuklama tedbiri uygulanmış ise faile kesin suçlu nazarı ile bakılmakta ve sonrasında fail beraat etse dahi üstüne bulaşan çamuru silmesi uzun yıllarını alabilmektedir.
Bu itibarla özellikle cinsel suçlarda suçsuz olduğunu ispat etmek zorunda olmamasına, sanığın suçluluğunu ispatlayacak olanın “Devlet” olmasına rağmen fail ya da şüphelinin hukuki her türlü araca ve bunun yanında benzer Yargıtay İçtihatlarına başvurması kendisinin ileriki yaşamı adına oldukça önemlidir.
Cinsel Suçlarda Avukat Zorunlu mudur?
Esasen hiçbir davada avukat tutmak zorunluğu bulunmamaktadır. Somut olayı en iyi bilebilecek mağdur ya da sanığın kendisidir. Avukat müvekkilinin anlatımı ve dosyada bulunan ya da toplanması talep edilecek deliller nazarında savunmayı hazırlayacaktır.
Bu nedenle mağdur, şüpheli ya da sanık dosyayı ayrıntılı olarak inceleyebilecek, var olan ya da toplanmasının istenmesi gerekli deliller ışığında iddia ya da savunmasını hazırlayabilecek ve gerektiğinde Yargıtay Kararlarına da savcılık veya mahkemenin önüne getirebilecekse avukat tutmak gereklidir denemez.
Ancak şu var ki, cinsel suçlardaki ispat hususunun farklılık arzetmesi, suçun işlenip işlenmediği, eylem gerçekleşmiş ise rızaya dayanıp dayanmadığı yönde yapılacak savunma sanığın ceza ya da beraat almasını önemli ölçüde etkileyecektir. Bunun yanında cinsel suçlarda verilen cezaların oldukça yüksek olması da göz önüne alındığında cinsel suçlar avukatı ile çalışılmasının değeri daha iyi anlaşılabilir.
harunkaradag.av.tr İsimli Web Adresimizde Cinsel Suçlara İlişkin Yazılarımız
Cinsel suçların sıklıkla yaşanması ve bu suçlar da hukuki yardım alma noktasında toplumsal baskıdan kaynaklı çekingen davranılması karşısında bu hususta bize ait internet sitesinde çok sayıda yazımız yayınlanmıştır.
Aşağıda bağlantıları verilen adreslerden yazılarımızın incelenmesi gerek duyulması halinde de iletişim bilgilerinden hukuk büromuza ulaşılması mümkündür.
Cinsel İftira Mağdurları Hangi Hukuki Hakları Sahiptirler?
Cinsel İstismarda Kamu Davası Nasıl Düşer?
Cinsel Suçlarda Mağdurun Çelişkili Beyanları,
Cinsel Taciz Suçu Gizli Ses ve Görüntü Kaydıyla İspatlanabilir mi?
Çocuğun Cinsel İstismarı Suçunda Yaşta Hata,
Cinsel Suçlarla ilgili olarak Cinsel Suçlar Avukatı Harun Karadağ ile iletişime geçebilirsiniz.